DİYARBAKIRLI taksici Reşo, CHP Genel Merkezi’ni arayıp “Geçmiş olsun” dileğini iletmiş Kemal Kılıçdaroğlu’na.
Bir süre sonra Reşo’nun telefonu çalmış.
Arayan Kemal Kılıçdaroğlu.
Bu bir değil.
İki değil.
Üç değil.
Neredeyse her gün buna benzer jestlerle gündeme geliyor Kemal Kılıçdaroğlu.
Ya bir dertli insanı bizzat ziyaret ediyor.
Ya telefonla arayıp, hatır soruyor, gönül alıyor.
Nitekim Kurban Bayramı’nda Paris’te iken telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiği 20 yaşındaki lenfoma hastası Canseda Baydar’ı daha sonra ziyaret etmesi; çok anlamlı bir örnek.
Kabul etmek gerek.
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı son derece doğru bir hareket.
Hem akılcı.
Hem insani.
* * *
Kemal Kılıçdaroğlu bir “Edison değil” elbet bu konuda.
Kafası çalışan her kişi, hele o kişi bir siyaset erbabı ise benzer atakları “zamanında ve zemininde” yapar.
Ve yapan çok.
İletişim sanatının takdir gördüğü ülkelerde uzun yıllardır benzer uygulamalar zaten yapılıyor.
Kabul etmeli.
Örneğin, Recep Tayyip Erdoğan da bu işi iyi yapanlardan biri.
“Çat kapı” ziyaretleri ile az mı puan topladı bugüne kadar?
İşte şimdi...
Ciddi bir rakibi var.
* * *
Bundan sonra mesele...
Kim aradığında gönlünü de katıyor işin içine?
Kimin derdi “oy almak” sadece?
Ölçüt belli.
Önce samimiyet.
Söylemde ve eylemde tutarlı olmak yani.
Yani...
Bir yandan halkın duygularını okşarken, öte yandan halka kazık atmamalı insan.
Yoksa çekirge misali..
Bir zıplar, iki zıplar ama üçüncüsünde illa ki, sandığın dibini boylar!
Dinç Bilgin ve Ercan Arıklı
Hıncal Uluç geçen gün şöyle yazdı:
“Dinç Bilgin’e saldırmak için fırsat kollayanlar var sanki. Ne bitmez tükenmez bir kin, nefret, ya da takıntıdır anlamam mümkün değil.
Dinç Bilgin tanıdığım en iyi gazetecilerden biriydi. Dikkat edin ‘Gazete patronu’ değil, ‘Gazeteci’ diyorum... Ercan Arıklı da öyleydi. Keşke patron olmasalardı da, mesleğe gazeteci olarak girip o basamaklarda yükselselerdi. İkisi de bugün mesleğin unutulmaz Genel Yayın Müdürleri arasında yer alırlardı.
Ben Dinç Bey ve Ercan kadar mesleğe meraklı, dünyadaki gelişmeleri bu kadar yakından izleyen, gazeteciliği her gün ders gibi çalışan iki adam daha görmedim.
Dünya medyasını yakından takip eder, gelişmeleri, değişmeleri izler, meslekle ilgili bir kitap nerde çıkmışsa, buldurur, getirtir, okurlardı.
Bu birikimleri yönettikleri yayınlara yansıdı. Bilgin gazete, Ercan dergi dünyasında en çarpıcı yayınlara imzalarını attılar. Bilgin’in gazeteleri, Ercan’ın dergileri okul oldu. Her iki okuldan da sayısız gazeteci yetişti. Bugün meslekte, dergi, gazete nerde önemli biri varsa, büyük olasılıkla bu iki rahle-i tedrisin birisinden geçmiştir.
Dinç Bey, ataktı da.. Henüz dünyada bile tek tük örnekleri varken İzmir’de Yeni Asır’ı tümüyle bilgisayar sistemi ile çıkarmaya karar veren ve bunu bir günde uygulayan adamdır.”
Hıncal Ağabey...
Dinç Bilgin ve Ercan Arıklı “yakın çalışma şansını bulan” biri olarak ve elbet izninle yazdıklarının altına imzamı atıyorum.
Tek karelik su kazası!