TÜSİAD anasıyla babasıyla yasa teklifi yapar da MÜSİAD yapmaz mı?
Yapar elbet.
Nitekim yaptılar da.
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan’ın “hazırladıkları yeni Anayasa teklifi” hakkındaki uzun açıklamasını dikkatle okudum.
Öncelikle yaklaşımları, bence ve tek kelime ile:
Mükemmel.
Çünkü söylenen şu:
“Yeni anayasa, benim ya da ötekinin değil, bizim anayasamız olmalıdır. Günümüzde, ‘özgür birey, çoğulcu toplum ve tarafsız devlet’ anayasal demokrasilerin temel ilkeleridir.”
* * *
Teklifin içeriğine gelince...
Madem uzlaşı kültürünün özünde “ortak paydaları” öne çıkararak sorunları çözme çabası var.
Öyleyse “paylaştığım” öneriler, örneğin şunlar:
* Devletin şekli ve nitelikleri korunurken, bu ilkelerin değişmesi Meclis’in ve seçmenlerin üçte iki çoğunluğunun iradesine bırakılmıştır.
* Taraf olunan insan hakları antlaşmalarına uygun olarak, tüm insan hak ve özgürlüklerine ilişkin Temel İnsan Hakları Kanunu çıkarılması öngörülmüştür.
* Avrupa Birliği gibi egemenlik yetkilerinin devri ya da paylaşılmasını gerektiren ulusal-üstü organlara üyeliğe ilişkin antlaşmaların onaylanması, zorunlu halk oylaması koşuluna bağlanmıştır.
* Milli Güvenlik Kurulu ve Yüksek Askeri Şura, Anayasal kuruluş olmaktan çıkarılmıştır. Genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanları arasından, Milli Savunma Bakanının önerisi üzerine, Bakanlar Kurulu tarafından atanması önerilmiştir. Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı’na karşı sorumlu kılınmıştır.
* Çalışma hakkı kapsamında, işçi ve memur ayrımı yapmadan toplu sözleşme ve grev hakkı kabul edilmiştir.
* Yasama dokunulmazlığının istisnaları azaltılmış, dokunulmazlık kapsamından yargılama çıkarılmıştır.
* 500 bin seçmene kanun önerme yetkisi verilmiş, Meclis’e ve 500 bin seçmene, kanunları halk oylamasına sunma ve istişari halk oylaması isteme yetkisi getirilmiştir.
* Cumhurbaşkanlığı seçiminde, milletvekilleri yanında 500 bin seçmene de aday gösterme yetkisi verilmiştir.
* Siyasi partilere kapatma yaptırımından önce bir sonraki seçimlere katılmama yaptırımı benimsenmiştir.
* * *
Vallahi bir tuhaf oldum.
Benim gibi birinin “ciddiye alınacak oranda” MÜSİAD’la aynı görüşte olması, sizden önce beni şaşırttı!
Ama şaşıracak bir şey yok aslında.
Yok zira...
“Aklın yolu birdir” ne de olsa.
Tek karelik eğri gemi!
Fifti fifti
Cumhuriyet Gazetesi’nin haberi tam da yerine ve gününe denk geldi.
Böylece ve bir kez daha “aklın yolunda” buluşmuş olduk.
Aynı konuya değindiğim gün yayımlanan haberde emekli büyükelçi İlter Türkmen, emekli Oramiral Salim Dervişoğlu, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk ile emekli bakan ve generallerin bulunduğu BİLGESAM’ın “tutukluluk sürelerini” inceleyen son raporu gündeme getiriliyordu.
Raporda birçok ülkeden örnekler verilmiş.
Örneğin İskoçya’da bir kimse en fazla 110 gün tutuklanabilirken, Avusturya’da 5 yıl hapis cezasını aşan suçlarda en fazla 2 yıllık bir tutuklama süresi öngörülüyormuş.
Ama şu bilgi, hepsinden önemli:
“Almanya’da tutukluların yüzde 75’i 1 ila 6 ay arasında tutuklu kalırken, yüzde 18.4’ü 6 ila 12 ay arasında, sadece yüzde 6.2’si 1 yıldan fazla tutuklu kalmaktadır.”
Daha genel bir tablo vermek gerekirse, dünya standartlarında üç kişiden ikisi hükümlüyken; Türkiye’deki cezaevlerinde bu oran bildiğiniz gibi:
Fifti fifti!