En son Ege Üniversitesi’ndeki bir haber nedeniyle gündeme geldi “mobbing” kelimesi.
Güvenlik görevlisi olarak çalışan Servet Cankurt, “mobbing” uyguladıkları iddiasıyla E.Ü. Rektörü Prof. Candeğer Yılmaz, üniversitenin güvenlik müdürü Hacer Çolpan ve güvenlik şefi Ercan Aksakal aleyhine 18 bin liralık tazminat davası açmış.
Cankurt’un iddiasına göre, amirleri tarafından sürekli görev yerinin değiştiriliyor, kampus dışında tutuluyor, yasal olmayan dayanaksız görevlendirmeler yapılıyormuş.
Hatta baskılar nedeniyle geçen yıl haziran ayında kalp rahatsızlığı geçirmiş, geçen günlerde de strese bağlı olarak kortizon yükselmesi nedeniyle ameliyat olmuş.
İşte bunlar...
“Mobbing” demek.
Yani:
“Gücü elinde bulunduran bir kişi ya da grubun kendisine tabi olanlara psikolojik yollara başvurarak uzun süreli ve bilinçli bir baskı uygulaması.”
* * *
Aslına bakarsanız “mobbing” uygulanmayan yer, uygulamayan “güç ve kudret sahibi” var mı?
Örnekse. . .
Türkiye.
Her yer “açık hava mobbing merkezi” oldu neredeyse!
Millette öyle bir algı oluştu ki:
Yürümek suç.
Toplanmak suç
Yazmak suç.
Konuşmak suç.
Bazen...
Susmak bile suç!
* * *
İnsanlar bu hisse kapılmışsa eğer...
Bundan âlâ mobbing mi olur?
* * *
Fakat hepsinin ötesinde şu “mobbing” lafından fena halde rahatsızım.
Yok mu, bu kelimenin doğru düzgünü, adam gibi “Türkçe” olanı?
Var aslında.
Hem de “maddi” yerine “özdeksel” veya “mucize” yerine “tansık” ya da “ajan” yerine “çaşıt” gibi zorlama bir sözcük değil, “mobbing” yerine önerilen kelime.
Onun için gazetecilerden hukukçulara, politikacılardan öğretmenlere kadar eli kalem tutan, ağzı laf yapan herkes “mobbing” yerine “bezdiri” demeli bundan sonra.
Anlamı gayet açık ve net ifade eden böyle bir sözcüğü sahipken, haberlerde, dava dilekçelerinde ısrarla “mobbing” demek...
Hangi akla hizmet?
Tek karelik tatlı rekabet!
Özgener’e geçmiş olsun
Şike soruşturması sürecine takibe alınan kişilerin telefonda konuşurken ağızlarından çıkan her söz kayda alınıyordu.
Örnekse, dönemin TFF Başkanı Mahmut Özgener, Başkanvekili Göksel Gümüşdağ, Aziz Yıldırım’ın kardeşi Ali Yıldırım...
Aralarındaki muhabbet “ne haber, nasılsın” gibi sıradan görüşmelerin ötesine taşıyordu bazen.
Yine bazen “üçüncü şahıslar” hakkında küfür, hakaret gırla gidiyordu.
O üçüncü şahıslardan biri de Hakan Şükür’dü.
Konuşma kayıtları dava dosyasına girince, herkesin haberi oldu söylenenlerden.
Hakan Şükür de gıyabında “saydıranlardan” şikâyetçi oldu.
Dava görüldü, karar çıktı:
“Şüphelilerin konuşmaları, iki kişi arasındaki özel telefon görüşmeleri sırasında ve dinlenildiklerini bilmeden yaptıkları, bunları 3. şahısların öğrenmesi veya duyması yönünde iradelerinin olmadığı gibi en az 3 kişi ile paylaşma amaçlarının bulunmadığı...”
Yani.
Öncelikle Mahmut Özgener’e geçmiş olsun.
Yine yani.
Telefonda biriyle konuşurken, “dinleyenler utansın” deyip, başkasına gönlünüzce küfür edebilirsiniz!