MİLLİ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Siyasete 18 yaşında başladığını, Adalet Partisi ve DYP ’de çeşitli sorumluluklar üstlenerek, siyaset yaptığını” falan anlatmıştı, partisinden istifa ettiğinde.
2 Temmuz 2001 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan aynı açıklamada, “Siyaset kurumu bugün, Cumhuriyet döneminin en büyük itibar kaybı ile karşı karşıya” filan da demişti.
Bu sözleri, dumura uğramış kimi hafızaları tokatlamak için aktarıyorum şimdi.
Aktarıyorum çünkü Hüseyin Çelik’in şu günlerde söylediklerini, geçmişin ışığında irdelemek gerekiyor.
Hüseyin Çelik, hayli gecikmeli de olsa, şu sorulara cevap vermeli:
1999 yılında DYP’den Van Milletvekili seçilirken de, 18 yaşından beri çeşitli sorumluluklar üstlendiği partisinin, siyaset kurumuna itibar kaybettirdiğini düşünüyor muydu?
Düşünüyorsa, DYP’den milletvekili olmayı, nasıl içine sindirdi, hangi ahlâk ölçüsüyle bağdaştırdı?
Yok, düşünmüyorduysa 1999’dan 2001’e kadar geçen sadece iki yılda, üstelik partisi muhalefette olmasına rağmen neler yaşadı ki; o itibar kaybının bilicine vardı?
Bunca yıldır siyaset meydanında olan biteni, hem de gayet yakından izlerim.
Bazı şeyler ters gider, ciddi yanlışlar yapılır ve insan sorumluluğu paylaşmak istemez ve de partisinden istifa edebilir.
Milletvekili, belediye başkanı ve hatta küçücük bir beldenin belediye meclis üyesi dahi olsa; kişi taşıdığı sıfatları da bırakıyorsa...
Tamam.
Aksi halde bir Allah’ın kulu çıkıp, parti değiştirmenin faziletini bana anlatamaz!
Ve bugün...
Havaalanına giderek Prof. Haberal’ı uğurlayan Süleyman Demirel’in üzerine sıçrayan Hüseyin Çelik, kim bilir hangi dürtü ile “Ergenekon meselesinin arkasında durmasını Sayın Demirel’in 50-60 yıllık kariyerinde siyasi bir leke olarak görüyorum” diyor.
Kimse kusura bakmasın.
Ya da herkes, önce kendi siyasi kariyerindeki lekelere baksın!
İzmir ‘bildiğiniz’ gibi!
HAMDİ Türkmen, “Bayraklı, İzmir’in ‘sorun’ ilçesi olacak” diye yazmıştı.
24 saat geçti, geçmedi...
Oldu.
Bayraklı Belediye Başkanı, hiç değilse açık boyacı.
Derdi neyse, açıkça söylüyor.
Herkes öyle değil.
Kimi yutkunuyor.
Kimi yüze gülüyor.
Kimi arkadan konuşuyor.
İzmir’in adı büyük ama...
İnsan ilişkileri bakımından bir avucun içi gibi:
Küçücük.
Dolayısıyla medyuma danışmaya, el falı baktırmaya gerek yok.
Herkes birbirini tanıyor.
Yutkunan yutkunmayanı, yüze gülen arkadan konuşanı; gayet iyi biliyor!
Tek karelik hüzün