Çok mutluyduk. Çok keyifliydik. Havalarda uçuyorduk.
Gerçekten.
İZair bizi havalara uçurmuştu.
Kendi uçaklarımız vardı artık.
Alsancak.
Göztepe.
Karşıyaka.
Umut bu ya...
Yenileri gelecekti ardı ardına.
Belki Efes.
Belki Çeşme.
Belki Foça.
Filomuz büyüyecekti.
İstanbul’a, Ankara’ya çok daha sık sefer yapılacaktı.
Belki Türkiye’nin her yanına...
Belki dünyanın dört bir tarafına kendi markamızla uçacaktık.
* * *
Evimize gider gibiydik ilk başlarda.
Pilotlar babamız, kardeşimiz; hostesler eşimiz, kızımızdı sanki.
Koltuklar aşina olduğumuz huzuru veriyordu bize.
İkram bahane.
İçtiğimiz bir yudum suyun bile tadı başkaydı.
Ne THY.
Ne ötekiler.
İZair hepsinden başkaydı.
İZair bizimdi.
İZair İzmir’di.
* * *
Sonra bir şeyler oldu.
Kaza gibi bir şey.
Uçaklar düşmedi ama kalkamadı da!
* * *
Pegasus’la ortaklık falan işin tadı kaçtı.
Geçenlerde okudum.
2007 yılının Mart ayında Pegasus Havayolları Başkanı Ali Sabancı’nın, İZair’e yüzde 20 hisse ile ortak olması ile başlayan bu hikâyede son durum neymiş, biliyor musunuz?
Zaman içindeki sermaye artışları sonucunda, Ali Sabancı’nın payı yüzde 98’e ulaşmış.
Evet.
Yüzde 98.
* * *
Şimdi de İZair adının değiştirilip, şirket merkezinin İstanbul’a taşınması gündemdeymiş.
İZair bir numaralı kurucusu Ekrem Demirtaş çok kızmış bu duruma, dava
yaçacaklarını söylemiş.
Yapma Ekrem Başkan.
Yıkılmış hayallerin, yüzde 98’i elden çıkmış bir şirketin davası mı olur?
Tek karelik pençe