Furya mevsimi!

METEOROLOJİ, fırtına ve kar bekliyor.
Bürokrasi ise...
İstifa furyası.
“Furya” lafını ben uydurmadım.
Yapılan haberlerde geçiyor bu sözcük.
Furya...
“Olağandan çok fazla bulunma durumu” demek.
12 Haziran seçimlerinde “olağandan çok fazla” bürokratın aday olma durumu, Türkiye’nin içinde bulunduğu “dramatik durumun” da bir göstergesi aynı zamanda.
Malum.
Bürokrat, devletin memurudur.
Devletin memurunun iktidardaki veya muhalefetteki partilerle işi olmaz.
Hele devletin memuru partizanlık yapmaz, yapamaz.
Yaparsa ne olur?
Emrine girdiği iradenin, gözüne de girer ve vakti gelince aday olur.
Ve şimdi...
Adaylık vaktidir.
Bürokratların “istifa furyasının” zamanı gelmiştir!
* * *
Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Esengül Civelek, Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Habip Soluk, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Osman Güneş...
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcıları Remzi Kaya ve Salih Çelik, Personel Müdürü Necmettin Yalçın; Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Turan Buzgan...
Elbette, TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar ile TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman; adaylık için adı geçen ‘yüksek bürokratlar’ arasında yer alıyormuş.
Bu arada benim favorim Basın İlan Kurum Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın ismini de özellikle zikretmeliyim!
* * *
Adı geçenler aday olursa, bilin ki, listelerde seçilecek yere konması garantidir.
Bir de şansını denemek isteyen veya yeni dönemde “daha yüksek” görevlere gelmek için özgeçmişlerine en azından “AKP milletvekili aday adayı” yazdırmayı hedefleyenler olacaktır.
Arkadaşların, nasıl olsa kaybedecekleri hiçbir şey yok.
Nasıl olsa açılmış bir yol, kurulmuş bir “bozuk düzen” var.
Görevinden istifa edip, aday olan memurlar seçilemezlerse; aynen geriye dönüyorlar.
O zaman da ne oluyor?
Seçim vakti geldiğinde...
“Adaylık furyası” başlıyor!

Tek karelik saltanat!
İrade meselesi
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı, film çekimleri için kullanılacak “plato şehirleri” belirledi.
Bu şehirler:
Antalya, Mardin, Nevşehir, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay ve Trabzon.
Aralarında İzmir yok.
Neden yok?
İzmir’de deniz mi yok, güneş mi yok, dağ mı yok, nehir mi yok, orman mı yok, tarih mi yok, doğanın bin türlü çehresini yansıtan mekânlar mı yok?
“Torbalı- Selçuk arasındaki bölgenin sinema endüstrisi için bir ‘Serbest Bölge’ mantığı ile düzenlenmesini” uzun yıllar önce yazmış ve önermiş biri olarak, bu soruların seslendirilmesini dahi hakaret sayarım.
İzmir’de her şey var.
Olmayan şey, İzmir’i ciddiye alan bir irade.
Bunu sağlamanın da iki yolu var:
Ya gerçekten kapaklanır, yere secde edersin o iradenin önünde...
Ya da öyle bir diklenirsin ki, “Senden büyük Allah var” deyişinin gerçekliğini; iliklerinde hisseder, karşındaki o irade!