Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent “Coca Cola’nın önündeki tehditler nelerdir?” sorusuna yanıt verirken, şöyle diyor:
“1990’lı yılların sonunda kibirden dolayı neredeyse çöküyorduk. Kibir gece uykularımı kaçırmama neden oluyor. Coca Cola gibi bir marka için çalıştığınızda dünyanın herhangi bir yerine gittiğinizde ’hangi şirkette çalışıyorsunuz’ sorusuna ‘Coca Cola mı? O nasıl bir şirket, ne üretiyorlar?’ diye kimse sormaz. Bu da insanın biraz burnunun kalkmasına neden olabiliyor ve sonun başlangıcı anlamına geliyor.”
Çoğu yerde aynı durum var aslında.
Sanıyorlar ki:
“Dünya yıkılsa, oturduğum koltuk yıkılmaz!”
Bu da tipik bir “kibir” hali işte.
* * *
Uğur Dündar “Çeşme’nin eniştesi” olur bir yerde.
Ve o nasıl ki “Çeşme’nin eniştesi” ise bendeniz de “Foça’nın eniştesi” olmam hasebi ile enişteliğin pek güzel ve itibarlı bir konum olduğunu iyi bilirim.
Çeşme ile Foça gibi yerlerde eniştelere saygı gösterilir.
Eniştelerin sözü dinlenir.
Madem öyle...
Siz de dinleyin eniştenizin sözünü:
“Elektriğe de suya da para veriyoruz, vergimizi de veriyoruz ama belediye hizmetlerinden, Çeşme’nin yaz kış oturanları kadar faydalanmıyoruz. Ailemle birlikte tatil yaptığım Çeşme dünyanın en güzel sahillerine sahip ama yöneticiler nasıl olsa burada bize oy verenler yok diye hizmet etmiyor.”
* * *
Sözün bu kadarını “biraz serzeniş, biraz da eleştiri” diye geçiştirebilir belki bazıları.
Ama ya devamı?
İyisi mi, can kulağı ile dinlemeye devam edin eniştenizi:
“Başkanımızın yolsuzluk yapacağına inanmıyorum. Hatta belediye başkanı bankada parasının olmasıyla övünüyor. Ama o parayı kullanamadan belediye el değiştireceğe benziyor. Yöneticiler kendilerine verilen değeri istismar ediyorlar. Kendilerine verilen güvene layık olamıyorlar. Maalesef benim tespitim son derece hoşgörüsüzler, eleştiriye tahammülleri yok.”
* * *
Yoksa bu da bir “kibir” hali mi?
İsteyen öyle algılasın...
İsteyen de:
Yaklaşan fırtınanın habercisi.
Üstelik o haberi veren, sıradan biri değil.
Türkiye’nin en ünlü habercisi!
Siyasette torpil
Atılan imza sayısı 50 mi, 100 mü; yoksa söylendiği gibi 240 mı?
Ak ile kara, CHP İzmir İl Kongresi’ni olağanüstü toplamak için gereken 311 imzaya ulaşılırsa ortaya çıkacak.
Ama ne olursa olsun, eski PM üyesi Mehmet Süne’nin şu sözleri anlam ve önemini her zaman koruyacak.
Diyor ki:
“Her atama biraz torpildir ve İzmir delegasyonu torpille gelen bir il başkanı istemiyor. Biz ‘seçimle gelen seçimle gitmeli’ mantığı içindeyiz.”
Bravo.
Bir siyasi partinin ve elbette bir ülkenin gerçek demokrasi ile yönetilip, yönetilmediğini gösteren temel ölçülerden biri de bu zaten.
Ve tabii...
Demokrasi tabandan tavana işlemeli.
Gerçek üye kaydı, parti üyelerinin tüm seçimlerde karar hakkı... Vatandaşın vekili doğrudan seçme şansı bulması... Bunların hepsi birden varsa, demokrasi var.
Aksi halde...
Yarım demokrasi, kimsenin karnını doyurmaz!
Tek karelik yolluk!