İstanbul ilginç bir şehir. 39 ilçesi var ama neredeyse hepsi birbirine bitişik.
Aralarında boşluk kalmamış gibi.
Aslına bakarsanız ticari anlamda “kentsel dönüşümün feriştahı” çok uzun yıllardır, envai çeşidi ile ve konut sayısı belki de milyonu aşmış bir düzeyde zaten İstanbul’da uygulanıyor.
Eskiden “kuş uçmaz, kervan geçmez” ne kadar yer varsa, oraları hızla kapatılıyor, fiyakalı bir isim, cafcaflı bir tanıtım, iştah kabartan bir proje ile konut alanına dönüşüyor.
* * *
Televizyon kanallarında, gayet etkileyici bir reklam filmi dönüyor şu sıralar.
Fonda Sezen Aksu’nun o harika şarkısı “Kalbim Ege’de kaldı” çalıyor.
Ve bir ses insanları fena halde kışkırtıyor:
“Kalbi Ege’de kalanlar için, Ege Boyu evleri...”
Güzel iş.
Sen Ege’ye gidemiyorsan, Ege sana gelsin.
* * *
Hem de Ege’de nereyi sevmişsen, orada otur.
İster Foça, ister Alaçatı, ister Cunda, ister Assos, ister Bitez, ister Dalyan...
Yani Ege’nin en Kuzey’inden başla, Güney ucuna kadar in.
Hepsi birer mahalle.
69 metrekare ile 152 metrekare arasındaki evler ise “Ardıç, Hanımeli, Lavanta, Safran, Anemon” isimlerini taşıyor.
* * *
Ne var ki, isim koymakla iş bitmez.
Yüzlerce sakız ağacı, incir ağacı, zeytin ağacı diksen; ne fayda!
Kimse kusura bakmasın.
Meydanına fok heykeli kondurmakla, orası Foça olmaz.
Sörf yapan sporcu heykeliyle, orada sörf yapılmaz.
Bir yeri özel kılan sadece bir simge olamaz!
Oranın tarihi...
Oranın havası...
Oranın denizi...
Oranın rüzgârı...
En önemlisi, oranın insanı.
Onlar olmadan, olmaz.
Ege’nin ruhu sinmemişse bir yere...
Nafile.
Orası Ege olamaz.
* * *
Derseniz ki:
“Buna da şükür.”
Olabilir.
İşin orasını keyfiniz bilir.
Güle güle oturun.
Tek karelik ders!
Öğreninceye kadar
Emeğe saygım var. Kurulan setlere, hazırlanan platolara, dikilen kostümlere, harcanan onca paraya ve zamana saygım var.
Ama şu da var.
Bir işi iyi yapamıyorsan, yapmayacaksın.
Bu kuralın aksine davranan çuvallar.
Örnekse bizim tarihi dizilerin kavga, dövüş sahnelerindeki acemilikler, komik görüntüler yaratıyor.
Meraklısı, Spartaküs dizisini izlesin.
Kılıç nasıl tutulur?
Kılıç nasıl savrulur?
Darbeyi alan ne yapar?
Nasıl yere düşer?
Nasıl can verir numaradan?
İyice baksınlar.
Bunlar zor işler gerçekten.
Madem beceremiyorsun, yapma.
Senaryona, o sahneleri yazma.
En azından... Öğreninceye kadar.