Sayın Başbakanı merak ediyoruz.
Gerçi ABD Başkan Yardımcısı, Katar Emiri ve KKTC Başbakanı ile yaptığı görüşmeler sırasında çekilen “tek karelik fotoğraflar” yüreğimize biraz olsun su serpiyor.
Hele yüzünün güldüğü anlar, bizlerin de yüzünü güldürüyor.
Yine de içimiz rahat değil.
Çünkü ilk açıklama 28 Kasım günü yapıldı:
“Sayın Başbakanımız, 26 Kasım 2011 tarihinde, laparoskopik yöntemle, başarılı bir sindirim sistemi ameliyatı geçirmişlerdir.”
O açıklama, aynı zamanda bugüne kadar yapılan tek açıklama oldu.
Ondan sonrası meçhul.
* * *
Resmen bilinen iki şey var.
Birincisi ameliyatın “laparoskopik yöntemle” gerçekleştiği.
Bu yöntem “Hangi hastalıkların tedavisinde uygulanıyor?” diye merak ederseniz...
Örneğin şöyle bir yanıt alırsınız:
“Laparoskopik cerrahi; başta safra kesesinin çıkarılması, kasık fıtığı, apandisit, reflü ve mide fıtığı ameliyatları olmak üzere birçok genel cerrahi ameliyatında başarılı bir şekilde uygulanıyor. Ayrıca jinekolojik, ortopedik, ürolojik ve kalp-damar cerrahisinde de minimal invaziv tekniklerden giderek daha fazla yararlanılmaktadır. Bunun yanı sıra ileri laparoskopi teknikleri sayesinde dalağın ya da böbrek üstü bezinin çıkarılması gereken durumlarda, kalın barsak kanserlerinde, gastrik by-pass operasyonunda da rahatlıkla uygulanabilmektedir.”
* * *
İkinci bilinen, Sayın Başbakan’ın “sindirim sistemi” ameliyatı olduğu ki...
Malum.
Sindirim sistemi “ağız” ile başlıyor, “anüs” ile bitiyor.
O iki nokta arasında ise “yemek borusu, mide, on iki parmak bağırsağı, ince bağırsak ve kalın bağırsak” yer alıyor.
Dolayısıyla resmi açıklamada verilen bilgiler, Sayın Başbakan’ın geçirdiği ameliyat hakkında herkesin kendi kafasına göre bir tanı koymasına yol açıyor.
Hele Bakanlar Kurulu toplantıları, Ak Parti Grubu, iç ve dış programlar peşi sıra iptal edilince...
Dedikodu, tevatür almış başını, gidiyor.
* * *
İşte bu gidişe “dur” demek gerekiyor.
Galiba en doğrusu Sayın Başbakan’ın ameliyatını yapan Genel Cerrah Prof. Dursun Buğra’nın ortaya çıkıp “ne yaptığını” anlatması, Sayın Başbakan’ın “rahatsızlığını” net biçimde açıklaması.
Aksi halde kimsenin içi rahat etmeyecek.
Dedikodunun ise önü kesilmeyecek.
Tek karelik “yan gelde yat “ adası!
Üç Eşbakan
Haberi yapan arkadaşlar, başlıkta sormuşlar:
“Çolakoğlu mu, Arkas mı?”
Sorunun sebebi haberde anlatılıyor:
“EXPO Yönlendirme Kurulu Toplantısı’na bir hafta kala kulislerde Yürütme Kurulu Başkanlığı için İzmir Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu Başkanı Kemal Çolakoğlu ile Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın adı geçiyor.”
Hatta devamında üçüncü bir isim var:
“İTO Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Necmi Çalışkan, İzmir’in EXPO’yu kazanması için Ekrem Demirtaş’ın Yürütme Komitesi Başkanı olması gerektiğini söyledi.”
Tamam işte.
Üçü de “başkan” olsun:
Eşbaşkan.
Örneğin Başbakan Erdoğan nasıl “Büyük Ortadoğu Projesi” ile “Medeniyetler İttifakı” Eşbaşkanı olduysa... Bakanlar nasıl ki üçer-beşer Karma Ekonomik Komisyonların “Eşbaşkanı” yapıldıysa...
Çolakoğlu, Arkas ve Demirtaş neden “Eşbaşkan” olmasın?
Ve zaten İzmir’e de, her yerde olduğu gibi “iki” değil, “üç” Eşbaşkan yakışır.