İNSANLARIN hayatlarını, hayallerini, sevinçlerini, hüzünlerini sömürerek; bundan “kazanç” sağlayanlar, herhalde pek de muteber bir iş yapıyor sayılmazlar.
Hayret.
Bugün bir tuhaflık var bende.
Lanetlik bir eyleme, ne kadar da naif biçimde yaklaştım böyle!
Yok.
Adını açıkça koyalım:
İnsanların hayatlarını, hayallerini, sevinçlerini, hüzünlerini sömürenler birer yağmacıdır.
Umutları, duyguları yağmalayan, fırsatçılardır.
Romanya’da gayet isabetli bir karar alınıyor şimdi.
Hazırlanan bir yasa teklifi ile “kehanetleri doğru çıkmayan falcıların ceza almasının, hatta hapse girmesinin” yolu açılıyor.
Yani...
“Üç vakte kadar bir kısmet var” demek, o kadar kolay olmayacak artık orada.
Dediği çıkmayan falcı “üç vakte kadar hapse girecek” paşa paşa!
* * *
İnsanların hayatlarını, hayallerini, sevinçlerini, hüzünlerini sömürenler; yalnızca falcılar mı?
Örnekse...
İnsanları bin bir vaat ile kandırıp oy alan, seçim kazanan; izzet, ikbal ve iktidar sahibi olanların durumu çok mu farklı?
Yine örnekse...
“Ekonomik kalkınma hamlesini başlatacak, gelir dağılımındaki bozuklukları düzeltecek, yoksulluğu ortadan kaldıracak, küskünlükleri giderecek; birleştirici, kucaklayıcı, toplumsal barışı temin edici, kurumlarla yurttaşlar arasında güven sağlayıcı bir düzen kurmak” vaadi ile yola çıkıp; gelinen noktada, dediklerinin tam tersini bize yaşatanlara söylenecek bir çift söz dahi yok mu?
Öyle ya...
Varsa da kimin umurunda!
* * *
Kabulse, kabul edelim.
İtirafsa, itiraf edelim.
Dediklerinin tam tersini yapmasına rağmen, Nobel’i almayı hak eden bir maharetle “toplumun kimyasını” istediği kıvama getirmiş bir iktidar var!
Belli. Besbelli.
Amaca ulaşılmış.
Her yer, her şey “siyah ve beyaz” olmuş yalnızca.
Kimin haklı, kimin haksız olduğunun önemi kalmamış.
Kulaktan dolmuş, bilinçaltı doldurulmuş yığınlar bir kişiye kilitlenip, “O ne derse, haklıdır...” (www.starhaber.com) frekansına bağlanmış.
Nasıl mı?
Yukarıdaki linki bir tıklayın önce:
Sonra da, gülün ağlanacak halimize!