Bir mektup yazmıştım Serpil Keskin’e. Zarfın üzerindeki adres şuydu:
“M Tipi Kapalı Cezaevi
A-2 koğuşu BERGAMA/İZMİR”
Demiştim ki:
“Gönül Soyoğul’a gönderdiğiniz mektubu ‘kendimi sizin yerinize koymam madden ve manen mümkün olamasa da’ yazdığınız her sözcüğü yüreğimde hissederek okudum.
Umarım İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonu yapanlar, sizin hakkınızda tutuklama talebinde bulunan ve tutuklama kararı verenler ve de defalarca yaptığınız tahliye talebini reddedenler de bu mektubu okumuşlardır.”
Aslında mektubum dün bu köşede yayınlanacaktı ama hafta sonu bir de baktım “umudum” gerçekleşmiş.
Serpil Keskin hakkında “tahliye” kararı verilmiş.
* * *
Eğer o karar verilmeseydi, yazım şöyle devam edecekti:
“Evvel emirde, yaptığınız görevle ilgili iddia ve ifadeleriniz; doğruluğu veya yanlışlığı kısa sürede ortaya çıkarılabilecek türden şeyler.
İhmal, hata, suç...
İşin içinde bunlar varsa eğer, işin erbabına bunları ortaya çıkarmak için 6 aylık süre fazlasıyla yeter!
Ne var ki...
Geçen altı ayda bir iddianame dahi ortaya konamamış.
O nedenle ‘Ben 20 yıllık devlet memuruyum. Görevimi her zaman dürüst, çalışkan ve kanunlara uygun olarak görev yaptım. Hiçbir zaman kanunların dışına çıkmadım. Görev yerlerimin hiçbirinde soruşturma veya inceleme geçirmedim. Bunları yazmak ve açıklamak zorunda kalmam bile canımı acıtıyor’ demekte; yerden göğe kadar haklısınız.
Hele bir de 16 yıl boyunca ‘anne olmak’ için verdiğiniz çaba; ‘yoğun iş temposu’ nedeniyle bebeğinizi ‘prematüre olarak’ dünyaya getirmek zorunda kalmanız ve bu olaylar nedeniyle daha koklamaya doyamadığınız Selen’i ‘sütten kesmeye’ mahkûm olmanız karşısında taş olsa çatlar.”
* * *
Çok şükür taş çatladı.
Çok şükür mektubumun adresi değişti.
Artık özgürsünüz Serpil Hanım.
Bugüne kadar ayda bir kez ve o da yarım saatliğine görebildiğiniz Selen’i bağrınıza basma ve altındaki bezini “kimselerin kontrol etmesine gerek kalmadan” değiştirme zamanıdır şimdi.
Tek karelik kaçınılmaz sonuç!