Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

FAZLA sivrilmek iyi değildir.
Batar.
Batınca da keserler ucundan.
Önceden Önder Sav’dı, CHP’nin en güçlü ikinci adamı.
Kurultaylarda en çok çiziği o yerdi.
Sıra Gürsel Tekin’de şimdi.
Ama bu kez öyle çok kesildi ki, blok listeye rağmen Parti Meclisi’ne seçilmesi “bir ara” tehlikeye girdi.
Sadece siyasette değil, yaşamanın her alanında aynı durum geçerli.
Fazla sivrilince insan...
Batar.
Batınca da keserler ucundan!
* * *
Çağlayan Bilgen’in Kurultay notlarında, bir cümle var ki, yine sadece siyaseten değil, yaşadığımız şehrin genel manzarasını betimlemesi açısından da önemli:
“İzmir’den gelen partililerin ve İzmir milletvekillerinin, dağınık oturmaları dikkat çekti.”
Ondan sonra neymiş?
İzmir, CHP Parti Meclisi’nde “hak ettiği ölçüde” temsil edilmemişmiş!
* * *
Neyse... Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında sıraladığı 41 vaadin ne denli ciddiye alınacağıdır, bundan sonra asıl mesele.
Seçime tam altı ay var artık.
180 günde sıralanan vaatlerin halk katında “inandırıcı olmasını” sağlamak hiç kolay değil.
Ama bunu sağlamadıkça da, iktidar yolunu açmak, hiç mümkün değil.
41 vaatten biri şuydu örneğin:
“Üreticinin baş tacı olduğu bir ekonomik düzen kurulacaktır.”
Nasıl?
CHP anlatmak zorunda.
Üreticinin baş tacı olduğu bir ekonomik düzenin kurulması için öngörülen çareler nedir?
Aksi halde “Benim adım Kemal Kılıçdaroğlu” demek yetmez.
* * *
Hatırlayın.
Bir dönemin yürekleri ısıtan TV dizisi Bizimkiler’de bir Cemil Bey vardı.
O da her pencereye çıktığında “Benim adım Cemil” diye bağırırdı.
Ne kadar bağırırsa bağırsın...
Boşuna.
Ciddiye alınmazdı.
Demem o ki, Kemal Kılıçdaroğlu ciddiye alınmak istiyorsa; hedefe çaktığı 41 vaadin en azından üçünü, beşini; dört başı mamur birer proje haline dönüştürmek zorundadır.

Bir CHP yazısı


Tek karelik kurultay!
Gün, bugün!
BUGÜN ayın 21’i. Kesin olan iki şey var.
Birincisi, yılın en uzun gecesi “bugün” yaşanacak. Ve gündönümünün bir ay tutulması ile aynı güne denk gelmesi, 456 yıl sonra ilk kez olacak.
Bir de beklenti var.
Susan Miller’in dedikleri...
Demişti ki:
“21 Aralık’ta çok önemli bir şey olacak. Gizli bir şey ortaya çıkacak. Güvenlikle ilgili bir sorun olabilir, sıkı güvenlik önlemleri alınması gerekebilir. Ama her ne ise kamuoyu duygusal anlamda etkilenecek, herkes bunu konuşacak.”
Yine Susan Miller’in dediği gibi:
Birilerinin açığa çıkmasını istemediği ama engel de olamadığı bir skandal patlayabilir mi?
Patlarsa...
Hiç şaşırmayız.
Zira benzer şeyleri “ama yalan ama gerçek” neredeyse her gün yaşıyor bu millet!


BLOG
İBRAHİM BAYRAM (Özel Kalem Müdürü): Sayın Hepşenkal,”Ceketin sol yanı” başlıklı yazınızda gündemde son günlerde oldukca yoğun bir biçimde işlenen ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ı konu alan yazınız üzerine ajansta yer alan bir açıklamayı sizlerle paylaşmayı arzu ettim:
“FOZ DO IGUACU (A.A) - 17.12.2010 - Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış kendisine yumurtalı saldırıda bulunan öğrencinin hatasını anlayarak özür dilemesinin şikayetlerinden vazgeçmeleri için yeterli olacağını belirterek ‘olayı şov maksatlı, parti içi siyaset ve yer tutma çabalarına alet eden siyasetçi eskilerinin bu konudan nemalanma çabalarını komik buluyorum’ dedi. Egemen Bağış yine haberlerde geçen ‘Bağış savcının uzlaşma teklifini ceketimin sol omuzu kirlendi diyerek kabul etmedi’ şeklindeki ibarelerin gerçeği yansıtmadığını vurguladı. Karşı karşıya kaldıkları olayın münferit bir olay değil, toplu ve çirkin bir toplu saldırıya dönüşmüş bir sürecin yansıması olduğunu kaydeden Bağış, “Demokrasiden nasibini alamamış çevrelerin şahsıma ve hükümetimize her vesileyle saldırı bahaneleri, şu an da yumurta terörüyle şekillenmektedir” diyerek, şunları söyledi: “Sözkonusu saldırının bana ya da ceketime vermiş olduğu zarar için değil, saldırıyı gerçekleştiren kişilerin demokratik protesto haklarını aşarak fiziki şiddet içeren davranışa yönelmelerinden ötürü şikayetçi olduğumu beyan ettim. Davayı ben açmadım. Emniyetin bulgularını değerlendiren bir Cumhuriyet Savcısı açtı. Şüpheli şahsa ilişkin en üst sınır olan iki yıl ceza istemi de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesinde yeralmaktadır. Halihazırdaki dava kamu davası niteliğindedir ve mahkeme bahse konu davayı kamu görevlisine hakaret suçundan kabul etmiştir. Davanın kabulü ve yürütülmesi, şikayetimizden bağımsız olarak gerçekleşmiştir. TCK 131 madde gereğince bu suçun soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı değildir.” Saygılarımla...