İHRACAT iyi de, ya ithalat. Ona bakan var mı?
2010 yılında, bir önceki yıla göre neyin, ne kadar arttığından, kaç para harcandığından haberiniz var mı?
En mühimi petrol...
Haberiniz olsun:
Türkiye’nin petrol faturası 2010 yılında, 2009’a göre yüzde 38.6 artışla 21 milyar 30 milyon dolara ulaştı.
Petrolle iş bitmiyor.
Bir de onun “amcaoğlu” doğalgaz ve mamul gaz ithalatı var.
Artış oranı yüzde 22, ödenen para 14 milyar 158 milyon dolar.
Rakam öylesine büyük ki, hafiften zeki biri yüzde 10’luk tasarruf sağlayacak birkaç çare bulup, uygulasa...
3.5 milyar dolar cepte kalacak!
Ama yok.
Nerede o kafa?
* * *
Otomotiv sektöründeki gelişmeleri yere göğe sığdıramıyoruz.
Haklıyız da.
Yılda bir milyondan fazla araç üretiliyor yurdumuzda.
Bir bölümünü insanımız alıyor, bir bölümü ihraç ediliyor.
Bu arada kimse kusura bakmasın ama...
Özellikle binek otomobil ithalatının, bir önceki yıla göre yüzde 59.9 oranında artarak 6 milyar 819 milyon dolara çıkması beni delirtiyor.
Nedir bu lüks merakı?
Türkiye’de insanların kıçını rahat ettirecek bir otomobil yok mu da, ille Mercedes, BMW ve diğer fiyakalı markalar için ayılıp, bayılırlar?
Tabii...
Balık baştan kokar.
Devletin tepesi ihtişama bu meraklı olursa...
Tepeden aşağı nemalananlar da, elbet lüks içinde yaşar!
* * *
En trajik tablo ise “üç tarafı denizlerle çevrili, toprakları bereketli ülkemizin” 2010 yılında ithal ettiği şu maddelerde kendini gösteriyor.
Canlı hayvan ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 890 artışla 333 milyon 293 bin dolara yükseldi.
Bu bir...
Et ve et ürünleri ithalatı ise 251 milyon dolar oldu.
Bu iki...
Süt, süt ürünleri ve yumurta ithalatı yüzde 16,1 oranında artarak 139.5 milyon dolara çıktı.
Bu üç...
Balık ve deniz ürünleri ithalatı yüzde 26.8 artarak 137 milyon doları buldu.
Bu dört...
Meyve ve sebze ithalatı yüzde 12.5 artarak 757.3 milyon dolara ulaştı.
Bu beş...
Ve altı.
Ve yedi.
Ve sekiz.
Ve dokuz.
Ve 999...
Yaşanan garabet ne saymakla biter, ne de sorumlularına saydırmakla içimizdeki ateş söner!
İZKA (3. ve şimdilik son bölüm)
KALKINMA Kurulu toplantısında gündeme gelen eleştirilerden biri de, “İZKA’nın Ankara’dan yönetildiği ve yönlendirildiği” iddiasıydı.
100 kişilik Kalkınma Kurulu’nun “işlevsiz” olduğu zaten malum.
Sekiz kişilik Yönetim Kurulu’nun hali, acaba çok mu farklı.
Yönetim Kurulu’nun seçilmiş üyelerinden Zekeriya Mutlu, eleştirileri yanıtlarken, dedi ki:
“Söyledikleriniz çok doğru ama bunların hepsi yasa konusu. Yönetimin yapacağı bir şey yok.”
Demek ki...
Şu aşamada Uğur Yüce’nin sözlerine kulak vermeli:
“Kuruluş aşamasında bazı tavizler verildi ve ortaya antidemokratik bir yapı çıktı. ‘Kervan yolda düzelir’ anlayışıyla devam edildi. Bunun doğruluğu, yanlışlığı tartışılır. O dönem böyle bir tercih kullanılmak durumundaydı. Ancak gelinen noktada... Yanlışlar düzeltilebilir mi? Elimizden geldiği kadar demokratik, fonksiyonel bir yapıya kavuşturmak için çalışma yapabilir miyiz? Türkiye genelindeki tüm ajanslarla koordine ederek devlet, DPT ve bakanlık üzerinde bir baskı uygulayabilir miyiz?”
Zor be Uğur Abi.
Devlet dediğin, AKP iktidarı.
Hiç ipleri elinden bırakır mı?
Tek karelik kabak!