Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları

Bilirsiniz, “Fala inanma, falsız da kalma” derler.
Aynı sözü şu şekilde uyarlamak da mümkün:
“Kamuoyu araştırmalarına inanma, araştırmasız da kalma!”
Araştırma şirketlerini yöneten arkadaşlar kusura bakmasın ama yaptıkları çalışmaların, en azından “kamuoyuna yansıyanları” böyle bir algı yaratıyor.
Örnekse...
Türkiye’deki bir araştırma şirketinin bulduğu sonuca göre, ülkemizde “kendini mutlu hissedenlerin” oranı yüzde 87,6 çıkmıştı.
Diğer yanda uluslararası bir şirketin dünyanın 124 ülkesinde yürüttüğü “mutluluk anketinin” sonuçlarına göre ise Türkiye ahalisinin yüzde 16’sı kendini “mutlu” saymıştı.
* * *
Soru kalıbından, seçilen deneklere kadar pek çok neden yüzünden aynı konudaki araştırmalar farklı sonuçlar verebilir.
Dolayısıyla üç-beş puanlık farklar doğal karşılanabilir.
Ama insaf.
Yüzde 87,6 nerede, yüzde 16 nerede!
* * *
Bir roman okudum geçenlerde.
ABD’li dev bir silah üreticisi, dünyayı yeniden “soğuk savaş düzenine” sokup, milyar dolarlar kazanmak için bir “algı yönetimi şirketi” ile anlaşıp; küresel çapta olmadık işler yapıyordu.
Bu durumda...
Asıl silah acaba hangisi?
Top, tüfek mi?
Algı yönetimi mi?
* * *
Zamanında yaş tahtaya çok bastım.
Açıkçası...
Gaza geldim, dolmuşa bindim, kullanıldım.
O nedenle çok dikkatli olmaya çalışıyorum artık.
Çünkü ortam eskisinden de beter.
O romandaki kadar dehşetengiz olmasa da...
Gücü elinde tutanlar bir şekilde algımızı yönetmeye, hiç değilse yönlendirmeye çalışıyor.
* * *
Doğru ne?
Gerçek nerede?
Bilmiyorum.
Hal böyle olunca da. . .
Her olayın ardında bir kurgu, her açıklamanın ardında bir hesap arıyorum.
Mecburen!

Haberin Devamı





Eller havaya

Geçtiğimiz günlerde, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 77’nci yılı nedeniyle düzenlenen toplantıda, İzmir Milletvekili İlknur Denizli şöyle demişti:
“Bu tür yöneticilik makamlarına gelirken sizin adınıza birilerinin elini kaldırması gerekiyordu. Bizi oraya getiren erkeklerdi.”
Madem öyle.
Elimi kaldırıyorum işte.
Hem de hiç indirmemecesine!
Ve o sözlerin devamı:
“Erkeklerle birlikte çalıştığımız dönemlerde sıkıntı çektik. Bazen kendimi, girdiğim yerde erkek basketbol takımının soyunma odasında hissettim. Meclis Sanayi Komisyonu’nda görev alıyorum. Komisyonda 25 erkek var. Bir kadın benim.”
Bu da “ayıp” işte.
Aradan geçen 77 yıla, Türk kadınına 77 yıl öncesinde hakkını teslim edenlere karşı işlenen büyük bir ayıp.
Mehter takımı gibi bir adım ileri, iki adım geri atarak mesafe alınamıyor, anlayın artık.
Ve erkekler. Hey erkekler.
Kaldırın ellerinizi!


Tek karelik ateşin düştüğü yer!


Algımız Allah’a emanet