Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

MUSTAFA Balbay’ın gazetesindeki köşesinde düzenli yazma şansı yok.
O da ne yapsın?
“Yazar” gibi konuşuyor.
İleride yazılacak tarih için mahkeme zabıtlarına kayıt düşüyor!
Son duruşmada Engin Aydın’ın trajik sonunu dile getirdi önce. Onun, dava sürecinde yaşamını yitiren 5’inci kişi olduğunu söyledi ve şöyle dedi:
“Türkiye’de organ yetersizliğinden, solunum yetmezliğinden ölümlerin yanına hukuk yetmezliği eklendi.”
Gerçekten bir “yetmezlik” durumu var.
Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan için “günlerdir hapis” diye başlayan süreç, “haftalardır hapis” ile devam etti “aylardır hapis” diye sürdü gitti ve nihayet “yıllardır hapis” boyutuna terfi etti.
Korkulan şu ki...
Aynı kader Soner Yalçın’ı bekliyor şimdi.
Mustafa Balbay tahmin etmiş zaten.
“Burada içeri alınacaklar listesi hazırladık. Bu listenin başında da Soner Yalçın yer alıyordu. Böyle gazetecilik yaparsan, böyle olur diye düşünüyorduk” demiş.
* * *
Nedir bütün bunların adı, yaşananlara ne demeli?
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, “Balyoz davası” tutuklamaları ve Odatv’deki arama ile gazeteciler Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Ayhan Bozkurt ve Barış Pehlivan’ın gözaltına alınmasını değerlendirirken gerekeni söylemiş:
“Bu ileri faşizmdir.”
* * *
Kusura bakmayın ama bugün de eski bir yazımdan alıntı yapmam şart oldu.
1 Şubat günü, Mısır ile Türkiye arasındaki “demokratik paralellik” durumuna dikkat çekip, yazının finali şu üç satırla yapmıştım:
“Çok yerde Ortadoğu halklarının Türkiye’ye öykündüğü yazılıp, söyleniyor oysa.
Yani onlar, bize benzemeye çalıştıkça...
Biz onlara benziyoruz hızla!”
* * *
Nitekim İngiltere’nin saygın gazetelerinden Guardian’da, balçıkla sıvanamaz hale gelen güneşi gördü sonunda.
Ve Robert Tait’in haberine, Gareth Jenkins’in yorumu şöyle yansıdı:
“Türkiye askeri bir tür otoriter yönetimden, sivil bir otoriter yönetime geçiyor. Son yıllarda ciddi bir siyasi zulme, basın üzerinde baskıya ve insanların neyle suçlandıklarını bilmeden içeriye atıldıkları bir ortama şahit oluyoruz. Polis bir iç baskı aygıtı olarak kullanılıyor. Türkiye, Mısır’a model ülke olmaktan çok, giderek Mısır’a benzeyen bir ülke haline geliyor.”

Aklın yolu bir


Tek karelik ezeli rekabet!
AKP?kazanı
Eskiden siyasi partilerin il ve hatta ilçe örgütlerinde yaprak kımıldasa, yerel basında kıyamet kopardı.
Hele bir iktidar partisinde, geçen gün Milliyet Ege’deki habere konu olan gelişmeler yaşansa, günlerce sürerdi işin muhabbeti.
Misal, Nilgün Yerli Gürel’e gerçekten “tanıtım ve medyadan sorumlu il başkan yardımcısı” olacağı sözü verildi mi?
Gürel bu göreve getirilmeyince yönetim kurulu toplantılarına katılmayıp, İl Başkanı Cihat Akay’a “Partiye bir katkım olmayacaksa ayrılayım” dedi mi?
AKP’nin “sosyal işlerden sorumlu il başkan yardımcısı” Hüsniye Çoban, partideki çalışma odasını penceresi olmadığı için beğenmeyip, pencereli ve daha geniş olan “halkla ilişkilerden sorumlu il başkan yardımcısı” Özer Ataç’ın odasına yerleşti mi?
Teşkilat başkanlığına İzmir’e kısa bir süre önce Trabzon’dan gelen Erzurumlu Sinan Aydın’ın atanması, teşkilatın tepkisine neden olduysa; kim, ne dedi?
Ah, ahh.
Gazetecilik yapmanın tam zamanıymış şimdi!