İki bakanın yaptığı açıklamalarda ortaya koydukları sayılar, biraz şaşırttı beni.
O açıklamalardan önce sorsalardı, “Bir hanede elektrik faturasına mı daha çok para ödenir, cep telefonuna mı?” deselerdi; duraksamadan derdim ki:
“Elektrik faturası tabii.”
Neden?
Çünkü bizim evde durum öyle.
Elektriğe, dört kişinin kullandığı cep telefonları için harcanan paradan iki misli fazlası ödeniyor neredeyse.
Oysa Enerji Bakanı Taner Yıldız’a göre:
“Mesken başına elektrik faturası miktarı 53 TL civarında. Kişi başına cep telefonu kullanım miktarı 22 TL civarı. Bir hanede 80 TL civarı cep telefonu kullanılıyor. Bu cironun elektrik gibi temel ihtiyacı geçtiğini söylemek isterim.”
* * *
Bir yanda elektrik sayesine aydınlanıyor, yemek pişiriyor, bulaşık ve çamaşır yıkıyor, televizyon izliyor, bilgisayar kullanıyoruz.
Öte yanda...
Konuşuyoruz.
Çok konuşuyoruz.
Merak ediyor insan:
Acaba “boş” mu konuşuyoruz?
* * *
Öteki açıklamayı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım yapmış.
2011 yılının 9 ayında 112 ve 155 hatlarına yapılan acil arama sayısının 30 milyon 384 bine ulaştığını, bunun yüzde 85’inin cep telefonlarından yapıldığını anlatmış.
112 ile 155 niye aranır?
“Vaziyet vahim” olduğu için.
O bir çığlıktır.
Feryattır.
“Aman yetiş” denmektedir, 112 ile 155 arandığında.
Ya bir kaza var, ya bir belâ.
Ya kalp krizi geçiriyordur biri, ya şakağına tabanca dayanmıştır.
En basitinden doktora ve/veya polise ihtiyaç vardır.
* * *
Yılın 9 ayında halkın neredeyse yarısının böyle bir ihtiyaç hissetmesi de, doğrusu şaşırttı beni.
Eğer başka ülkelerdeki sayılar ve oranlar buna benziyorsa, ne âlâ.
Yok değilse...
Vaziyet gerçekten vahim demek!
Tek karelik yumak!
Öngörü farkı
Milli Güvenlik Kurulu’nda konuşulanlar, aslında gizli bilgi.
Ama o tutanaklar, bir iddianamenin ekleri arasında girmişse; en azından “bilgi” tutsaklıktan kurtulup, özgürlüğüne kavuşuyor.
Nitekim Balyoz davası iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan, 5 Nisan 2004 tarihinde yapılan MGK toplantısına ilişkin kayıtlar; orada kimin, ne söylediğini açığa çıkardı.
Mesele Kıbrıs, tartışılan konu Annan Planı...
Başbakan Erdoğan, Rum tarafından “Hayır” çıkacağı görüşünde.
Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise “NATO için Brüksel’de, diğer gün Lahey’de idim. Her ikisinde de AB’nin bütün bakanları vardı. Orda gördüğüm intiba şu oldu, bunu açıkça söylediler çok kaygıları var Rum Kesimi ‘Hayır’ diyecek diye. Ben şahsen onların ‘Evet’ diyeceğini tahmin ediyorum” diyor.
Ve dahası, “Rum kesiminin ‘Hayır’ demesi durumunda KKTC’nin tanınması konusunda AB içinde girişim olacağını” anlatıyor.
Bu durumda insanın “Bereket Başbakan Erdoğan oradaymış” diyesi geliyor.