Nedense kendi kendimizle dalga geçmeyi pek sevmeyiz. Bu olsa olsa toplumsal yapımızdan kaynaklanmaktadır. Bu politikada da, sporda da böyledir. Sanki kendimizle dalga geçersek gururumuz incinir. Hele hele sporda. Yenersek dünyalar bizim olur, yenilirsek dünyamız kararır. Ortası yoktur. Sanırım bu heyecanlarımızı, duygularımızı kontrol eden ara istasyonlardaki sigorta sistemlerinin çok kuvvetli olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu burada açıklanması uzun sürecek bir psikolojik husustur.
Gelelim şimdi sadede, yani dalgamıza.. Tabii yine insafınıza sığınarak. Beşiktaş’ın son zamanlardaki oyun aktivitesi ve stili doğrusu bize bir zamanların Galatasaray’ını hatırlatıyor. Öyle ki o zamanların Galatasaraylı Lucescu’sunu epeyi öven yazılar da yazmıştık. İyi de etmişiz. Daha sonraları yanlış hatırlamıyorsak her nedense adamcağızı kapı önüne koymuşlardı. Bu sakin sevimli ve sanki derdini pek anlatamaz gibi görünen adam hemen hemen hiç sesini yükseltmemişti. Ve kısa bir zaman sonra yolu iyi ki Beşiktaş ile kesişmişti.
Sormak istiyoruz, acaba şimdi Galatasaraylılar; "Ah Lucescu, vah Lucescu" diye içlerini çekiyorlar mı? Sakın yanlış anlamayın vallahi de billahi de kötü bir niyetimiz yok. Hepsi hepsi kendimizle dalga geçelim dedik.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024