Bir zamanlar sporculara ‘Sir’ unvanı verilirdi. Milletlerin, halkların sevdiği insanlardı. Sporu spor için yaparlardı. Onları yalnız kendi taraftarları değil; rakip taraftarlar da gönüllerinde taşırlardı. Zira o zamanlar spor insan hareketlerinin en güzeli kabul edilirdi. Sporcu olmak hele milli olmak büyük bir onurdu.
Futbolseverler tribünleri kolkola girerek güzel futbol seyretmek için doldururlardı. Zaman geldi futbol takımları yabancı futbolcuları içlerinde barındırır oldular. Her yabancı oyuncu bulunduğu takımının öz evladı gibiydi. Ve zamanla ne olduysa oldu, işin içine para girdi. Şampiyonluklar girdi. Oyuncular, kulüpler ve bu arada fanatik seyircisiyle bırakın onur unvanlarını, şampiyonluklar için birbirlerine düşman gibi davranır oldular.
Oyuncular tıpkı borsadaki gibi satışa çıkarıldılar. Ve bu tribünlere, kulüp başkanlarına kadar sıçradı. Bazı ülkelerde sporserverler adeta militan oldular. Ve şimdi bu ülkelerde bu kötü gidişe dur diyecek hukuki yollar aranıyor. Futbol fanatiklerinin maçlardan sonra yaptıkları zararları kulüpler ödemek zorunda bırakılıyor. Bir zamanlar gazete sütunlarından spor psikolojisi, davranış psikolojisi gibi yazılar olurdu. Şimdilerde ise varsa yoksa şampiyonluk sevdası. İnşallah belli bir süre sonra spor kültürüne tekrar dönülebilir, yine sporda ‘Sir’leri bağrımıza basarız.