104 yıllık İzmir Barosu’nun ilk kadın başkanı Avukat Sema Pekdaş farklı bir enerji getirdi
Avukatların meslek örgütü olan Baro, 1924 yılında kabul edilen Mahammat Kanunu ile birlikte kurulmuş. Ancak anılan kanunun kabulü ve baroların kurulmasından önce de avukatlar Dava Vekilleri Cemiyeti adı altında örgütlenmişler.
Geçmişe yönelik uzun araştırmalar sonrası İzmir Barosu’nun kuruluş tarihinin, II. Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 yılı olarak yazılmasına, İzmir Barosu Yönetim Kurulu’nun 14.09.1999 tarih ve 46 sayılı toplantısında oybirliğiyle karar verilmiş. Bugün İzmir Barosu’nun başında ilk kadın başkan Avukat Sema Pekdaş var.
Sema Pekdaş’ı çoğumuz Manisalı Gençler Davası’nın avukatı olarak biliyoruz. İşkence gören gençleri ülke gündemine taşıyan avukattı. Bir dönem İzmir Büyükşehir Meclisi’nde üyelik de yaptı. Son baro seçimlerinde Çağdaş Grup olarak göreve geldiklerinde üyelerle dayanışma ve ülke siyasetine yönelik mücadele oldu ilk işleri. Özellikle meşhur 250. maddeden doğan hukuk ihlalleri ile uğraştılar, uğraşıyorlar.
İnsan haklarının gerisinde
Tam DGM’lerden kurtulduk derken yasası bile olmayan özel güvenlik mahkemeleri ile. Özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kullandırılmaması niteliğindeki kısıtlama ve gizlilik kararlarıyla, siyasi tehdit aracı gibi çalışan tarzlarıyla demokratik olmayan ve hukuk devletinde yerleri bulunmayan bu mahkemelerin bir an önce kaldırılması gerekliliği 17 Nisan 2011 tarihinde Türkiye Barolar Birliği ve 57 Baro tarafından imzalanan İzmir Deklarasyonu’nda ifade edildi.
Ceza yargılamasında 300 yıl önce tanınan Habeas Corpus Hakkı’nın yani asıl olanın tutuksuz yargılama olduğu vurgulandı. Pekdaş, ”Özel Görev ve Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin yapmış oldukları tüm yargılama tasarruflarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Mahkemesi kriterlerinin dışında kaldığı aşikar“ diyor.
Sema Pekdaş ve arkadaşları bir yandan da İzmir’in avukatlık tarihini çıkartmaya çalışıyorlar. Eski kayıtlar taranıyor. Neler kullanılmış? Hangi davalara bakılmış? Nasıl bir dil kullanılıyormuş? Nasıl giyiniliyormuş? Örneğin bir dönem erkek avukatların değişik bir şapka ile mahkemelerde yer aldıklarını fotoğraflarda görmüşler. Bu çalışmanın sonunda güzel bir yapıt ortaya çıkacak. Belki de sergilenecek bazı objeler.
En önemli insan hakları ihlallerimizden biri kadına şiddet. Kadınlarını koruyamayan toplum hukuktan da,insan haklarından da bahsedemez. İzmir Barosu’nun şiddet gören kadınlara yönelik de güzel bir çalışması var. Hem kadınların haklarının korunması için, hem de kadınların haklarını bilmeleri için Bayraklı Adliyesi’nde danışma merkezi açmışlar. Telefonu: 4000004.
Gönüllü nöbetçiler
Bu büro sadece şiddete uğramış kadınlara yönelik yönlendirme yapmıyor, koruma kararı almalarında da yardımcı olunuyor. Merkeze bugüne değin şiddete uğrayan ve koruma talebinde bulunan 40’a yakın kadın başvurmuş durumda. Büroda hergün baro tarafından görevlendirilen gönüllü avukatlar nöbet tutuyor.
Avukatların Sema Ablası’nın hemen hemen tüm vaktini baro çalışmaları alıyor. Mesleği gereği sürekli okumak zorunda. Sadece okuyarak değil sinemaya, tiyatroya giderek, Facebook’ta biriktirerek beynini besliyor. İyi bir eş ve fedakar bir anne. İstanbul’da Star gazetesinde dış haberler editörü olan kızı ile iftihar ediyor. Okumaya olduğu kadar yazmaya da yatkın. Yazdığı dava dilekçeleri dillere destan. Belki kızına da genlerden geçmiştir yeteneği.
Yün örmeyi çok seviyor, kumaştan anlıyor. Mutfakla arası iyi. Her tip müzik onu dinlendiriyor. Aktif siyasete sıcak bakmıyor. Mutluluklarından biri de İzmir Barosu ve adliyenin yarısından fazlasının kadın olması.
“Ben yaptım oldu” diyen herkes karşısında beni bulur
* Hukuk eğitimi nasıl olmalı?
Hukuk eğitiminin hemen liseden sonra olmasının erken olduğunu düşünüyorum. Örneğin Amerika’da hukuk yüksek lisans gibidir. Çünkü hukuk kültürü,felsefesi ayrı bir şey. Hukuk fakülteleri meslek yüksek okulları değildir. Teknik olarak bu işi öğrenmek de yeterli değildir Öncelikle hukukun felsefesini bileceksiniz. Ayrıca bir avukat kanun maddelerinin hamalı değildir. Avukat okuduğu maddeyi olaya uygular, bizde hamallık var. Hukuk mezunu olarak dünyaya ilişkin bir algınız, sosyal hayata ilişkin fikirleriniz olmak zorunda.
* Avukat olduktan sonra kaydolduğunuz Baro herkesi kucaklıyor mu?
Kucaklamak zorunda... Biz ulusalcı bir yönetimden sonra göreve geldik. Hukukun üstünlüğünü sağlamak, insan hakları için mücadele etmek, hukuk devletinin yerleşmesi için uğraşmak zorundayız. Baro yargının bir kurucu unsurudur. Baro bağımsız savunmayı temsil eder. Tüm avukatlar kendilerini baroda temsil ediliyor olduğunu bilmeliler... Mücadelemizi verirken bir siyasi hareketin sözcüsü olarak değil hukukun sözcüsü olarak yapıyoruz.
* Avukatlar siyasete ağırlık mı koymanızı istiyorlar yoksa özlük haklarında iyileştirmeler mi ağır basıyor?
Yaşamı siyasetten soyutlamak mümkün değildir. Bizler hukukçu duruşuyla hukukun siyasetini yaparak, yasaları, insan hakkı ihlallerini eleştirmeliyiz. Avukatlık kanununun verdiği görev de budur zaten. Mesleğin sorunlarını çözmek de bir siyasi mücadeledir. Mesleğin onurunu korumak, mesleğin güçlü, bağımsız, etkin yapılmasını sağlamak Etkin, güçlü, bağımsız bir avukatlık mesleği, hukuk devletinin garantisidir. Avukatın etkin olmadığı yerde hukuk devleti yoktur. Baronun önemli görevi meslektaşlarına sahip çıkmaktır. Biz insan ilişkilerinin, insan sıcaklığının da hissedildiği bir baroyuz..
* Projelere karşı çıktığı için baroyu istemezükçü olarak niteliyorlar.
Bizim açtığımız İzmir-İstanbul otoyoluna ilişkin bir dava var ama projeye karşı değil. Büyük yatırımlar yapılıyorsa ÇED (Çevresel etki değerlendirme) raporu istemekte haklıyız ama iktidar da bunu almamakta sonuna karar diretiyor. Şimdi Konak Tüneli yada Uçanyol diye bir şey de yapılıyor. Bu İzmir-Çeşme otoyolu çerçevesinde planlanmış bir yol ve bu yol ÇED’den muaftır diye cevap geliyor. Olabilir mi böyle bir şey? Bir kere heyelan bölgesi orası. Bu tünelin yapılabileceğini hiç düşünmüyorum. ÇED kapsamı dışında tutmanın ne kadar büyük bir faciaya neden olabileceğini düşünmek istemiyorum. Bizim bunu dava konusu haline getirmemizi beklemeden ÇED raporunun alınması lazım.. Bizden sonraki nesillere karşı sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz. Bu aynı zamanda tarihe belge bırakmaktır. Hukuk ve adalet unutulsa da, kulaklar sağır da olsa bizler haykırmaya devam edeceğiz.
* İnciraltı?
EXPO için temamız çok güzel. Bu şehrin sağlık şehri olması lazım. Dünya nüfusu yaşlanıyor, yaşlı insanlar sağlıklarına düşkün oluyor ve bu anlamda para harcıyor. Aynı zamanda doktorlarımızın dünyanın en iyi doktorları olduğunu düşünüyorum. İnciraltı bu anlamda planlanmalıdır. Ama her şey hukuka ve kurallara uygun olarak. Ben yaptım oldu mantığı geçerli olursa yine karşılarında bizi bulurlar.
Kimdir?
29 Ağustos 1957’de Burdur’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Burdur’da tamamladı. ODTÜ Ekonomi Bölümü’nde başladığı yüksek öğrenimini yarıda bıraktıktan sonra 1986’da DEÜ Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1987’den bu yana İzmir Barosu’na kayıtlı olan Sema Pekdaş, 1992-1997 yılları arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyeliği görevini yürüttü. İnsan ve kadının insan makları mücadelesi
yapan sivil toplum örgütlerinin yönetimlerinde
görev aldı.