Bugünlerde Narlıdere’de Aşağı Yenikale bölgesine yolu düşenler gözlerine inanamıyor. Bölgede 600’e yakın konut yapan İdea Yapı, Palma Rezidans’tan sonra Smyrna Park’ı da bitirdi.
Modern evlerin özelliklerinden sadece birkaçı: Çevre gürültüsünden arındıran ses duvarı, akıllı ev otomasyonu altyapısı ve güvenlik sistemleri, merkezi su arıtma tesisi, 24 saat özel güvenlik, uzaktan kumandalı, otomatik site giriş kapısı, Faraday kafesi topraklama sistemi, tam otomatik Kone marka asansör, özel peyzaj düzenlemesi ve otomatik sulama...
Her ayrıntı düşünülmüş
Smyrna Park’ta tüm dairelerde astım ve alerjik hastalıklara karşı merkezi elektrikli süpürge sistemi ve yangın merdivenlerine duman girişini engelleyen basınç sistemi de mevcut. Binalarda first class yaşamın her ayrıntısı düşünülmüş. Kapalı otopark, güneşlenme terası, açık ve kapalı havuzlar, kuaför ve kreş gibi. İzmir’in ruhunu, özgürlüğünü ve modernliğini yansıtan Smyrna Park’ın proje yüzü olarak Ayşe Arman’ın seçilmesi de tam isabet.
İdea Yapı’nın yönetim kurulu başkanı Nejat Arseven arkadaşları ile şirketi 8 yıl kadar önce kurmuş. İsim babası da Arseven. İnşa edildiği her yerde fikir anlamına gelen İdea, isminin,
Emperyalizm çarkları dönmeye başlamış ve Anadolu paylaştırılıyordu. Herkes bu talanda ne kapabiliriz kavgasındaydı. İstanbul’daki yönetim olup bitenlere kayıtsız, ülkenin parçalanışını seyrediyordu. Yeni savaştan çıkmış Anadolu açtı, yorgundu, imkansızlıklar içinde kıvranıyordu. İşte tam bu anda Ankara’dan o büyük haber geldi. Mustafa Kemal tekrar Başkomutan olarak ordunun başına geçmiş, yokluklar içinde kıvranan halkından fedakarlık istiyordu, çünkü halkına güveniyordu, onların zor şartlarda neler yapabileceğinden emindi. Kurtuluş Savaşı başlamıştı artık geri dönüş yoktu. Halk Başkomutan’ına inandı, güvendi ve onun emrinde bir destan yaratıp ülkesini bağımsız hale getirdi.
Yeni prömiyerler
30. yılını kutlayan İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB) işte bu destansı çılgınlığın prömiyerini yaptı geçenlerde. Zaten İZDOB bir prömiyer canavarı. Bellini’nin “Uyurgezer Kız” ve Çetin Işıközlü/Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler”inden sonra sırada Tevfik Akbaşlı’nın. “Muhteşem Süleyman“ının dünya prömiyeri var. Hürrem Sultan’ı Aytül Büyüksaraç oynayacak bu yapımda.
Daha sonra “Sylvia” balesinin Türkiye prömiyeri ve sezon sonlarına doğru “Mançolu Şövalye” müzikali repertuarda.
Gode Cengiz’i tanımayan yoktur. Karşıyaka’nın eski futbolcusu hem sevilen hem de sayılan ender futbolculardandı. Futbola başladığı ilk günden itibaren alkışlanan oyununun yanı sıra kişiliği ile de öne çıkan Gode Cengiz, milli formayı taşımanın onurunu da yaşadı. Lakabını, arkadaşlarıyla birlikte gittiği “Sefiller” filmindeki “Mösyö Gode”den alan Cengiz Kocatoros’un oğlu zannediyor onu görenler. O kadar benziyor ki amcasına. Bostanlı ve Üçkuyular Boğaziçi Restoranların sahibi Cem Kocatoros, Gode Cengiz’in yeğeni. Restoranları Kocatoros ailesi işletiyor dersek aslında daha doğru olur.
Okulda tanışma
Cem Kocatoros, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nde daha ilk sene eşiyle tanışıyor ve ikinci sınıfta ailelerin yaşlarının küçük olmasına itirazına rağmen evleniyorlar. Cem Kocatoros restoran işine askerlik dönüşü başlıyor. İlk iş Karşıyaka Spor Kulübü üstündeki Körfez Restoran. Sonra bir bar işletiyor: ”Red and White“
Daha sonra da sahildeki Tilla Restoran’ı alıp “Nadide“ yi açıyor. Ama felaketler ardı ardına. 2003’te bar yanıyor. 2005’te “Nadide”yi yıkıyorlar. Tam ne yapacağım derken İzmir’in ilk et lokantası Boğaziçi’ne ortak oluyor. 3 ay sonra da tek başına
“Kentlerin hafızaları, yüzyıllar boyunca orada yaşayan kuşakların hatıralarından oluşur. Dolayısıyla her kentin sokaklarına, pazarlarına ve mimarisine sinmiş sesler, yüzler, acılar ve sevinçler saklıdır. Bunların toplamı bir kentin kimliğini, geleneklerini ve onu diğer kentlerden ayıran özellikleri oluşturur. Kentlerin geçmişi ile bugünü arasında uyum sağlayan çözümler üretmek ve yok etmeden dönüştürmek en doğru yaklaşımdır.”
Bu sözler Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’na ait. İzmir Kent Arşivi ve Müzesi merhum Ahmet Piriştina’nın 1999 yılındaki seçimlere girerken hazırladığı bildirgede, yapmayı taahhüt ettiği projeler arasında bulunuyordu. Bu vaadin gereği olarak arşiv ve müzenin bilimsel kriterlere göre yapılandırma projesi 2000 yılında başlatıldı. Mekan olarak 1932 yılında inşa edilen İzmir İtfaiyesi Merkez Binası seçildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Arşivi ve Müzesi, tefriş, donanım ve sergi çalışmalarının tamamlanmasından sonra 10 Ocak 2004 günü açıldı. Bugün APİKAM (Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi) adını alan merkez Dr. Oktay Gökdemir’in yönetiminde atılıma girmiş durumda. Yayınlanan güzel eserler, etkinlikler, sergiler birbirini kovalıyor. Bir
Okeanos, Yunan mitolojisinde 12 tanrı döneminde sular tanrısı. Suyun kudretini temsil ediyor ve sınırsızlığı ifade ediyor. Dünyadaki bütün suları kapsadığı için onların yaptığı tarza uyan bir isim. Çünkü sadece Türk ve Yunan ezgilerini değil 7 dilde şarkı söylüyorlar. Evrim Ateşler ve Mert İşyar’ın grubu 6 kişiden oluşuyor. Özel konser ve festival organizasyonlarında 3 danscıyla birlikte toplam 9 kişi sahne alabiliyor.
Orkestrada bir de bayan back vokal var; Filiz Başkurt. Müzik öğretmeni ve keman da çalıyor. Evrim Ateşler’in büyük dedesi babaannesinin annesini kaçırarak 1918’de Selanik’ten İzmir’e gelmiş. Aile 94 yıldır Aksoy’da aynı mahallede yaşıyorlar. Dier aile fertleri gibi Karşıyaka doğumlu olan Evrim, 4 yaşında piyano ile başlıyor müziğe. 7 kere konservatuar sınavlarına girip, kazanamamış. Her sınav onun için bir hırs olmuş. Müzikal eğitimi olmaksızın kendi yeteneğiyle bugün 10 enstrüman çalabiliyor. Piyano, akordeon, ney, klarnet, gitar, bağlama, ud, buzuki, cura vb.
Müzisyen geç kalınca
Okul sonrası yıllarca garsonluk yapmış. Birgün İzmir Hilton’da çalışırken müzisyen geç kalınca müdür “Geç piyanonun başına” diyor. O gün kendi kendine “sen müzisyensin ne
Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Merkezi Kurma Vakfı (KİT-VAK) Başkanı Soncul yeni konukevi için hayırseverleri bağış yapmaya davet ediyor
Kanser hastalığının insan yaşamını nasıl etkilediği iyi biliniyor. Günümüzde gerek tanı gerekse tedavilerdeki hızlı ilerlemeler sayesinde adı bile sevimsiz olan bu hastalıkta uzun yaşam süreleri elde edilmekte. Bu habis hastalıkta “Kemik İliği Transplantasyonu” (KİT) ile tam düzelme olmakta ve yaşam kalitesinde artış sağlanmakta.
Dernekten vakfa
KİT Merkezleri oluşturma ve özelikle onkoloji hastalarının ailelerine destek sağlamak amacıyla kurulmuş olan KİT-VAK’ın öyküsü 1991 yılında başlıyor. O yıl Prof. Suat Çağlayan’ın girişimleri ile lösemili çocuklara maddi ve manevi destek vermek ve bir merkez kurabilmek amacıyla KİT-DER kurulmuş ve birçok sanatsal ve kültürel etkinlik yapılmıştı. Dernek, 1995’te vakıf kurma kararı aldı. Dönemin İzmir Valisi Kutlu Aktaş ve eşi Merhume Tülay Aktaş’ın da aralarında olduğu, bu amaca inanmış 53 kişi bir araya gelerek, Prof. Suat Çağlayan’ın başkanlığında kısa adı “KİT-VAK” olan Kemik İliği Transplantasyonu ve Onkoloji Merkezi Kurma ve Geliştirme Vakfı’nı hayata geçirdiler.
Vakıf bugüne
Ege Çağdaş Eğitim Vakfı (EÇEV) 17 yıldır küçük küçük bağışlarla büyük büyük işler yapan bir vakıf. Bu yıl himayeleri altında 700 öğrenci var....
“Toplumun siyasal, sosyal, ekonomik çağı yakalayabilmesi, herkese nitelikli ve çağdaş eğitim sunmakla olanaklıdır. Yaratıcılığı artırmak, çağdaş bir kimlik edinmeyi hedefleyen eğitim sistemine ulaşmak, Cumhuriyet’e ve demokrasiye saygılı, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, laik, özgür düşünceli insanlar yetiştirecek eğitim kurumlarını kurmak ve desteklemenin çok önemli bir yurttaşlık görevi olduğu bilinciyle herkese hakkı olan eğitimi sağlamak için çalışmalıyız” diyen egeli 96 aile Ege Çağdaş Eğitim Vakfı’nı (EÇEV) kurdu. Kuruluşundan bu yana aynı görüş ve inançta yüzlerce hizmet gönüllüsü, binlerce burs veren, onlarca kurum EÇEV’de bir araya geldi. 17 yıllık vakfın genel müdür koltuğunda bugün dış ticaret ve lojistik sektöründen tanıdığımız Handan Armağan var. Armağan vakıf çalışmalarına yeni bir soluk katmış durumda.
Vakıf 1995 yılında birkaç öğrenciyle başladığı eğitime destek çalışmalarında 8 bini aşkın çocuğa ulaştı. Küçük küçük bağışlarla veriliyor öğrencilere burslar. İlk öğretim öğrencisinin eğitimini üstlenmek için aylık
“İnsan Dost İhsan Vakfı” Başkanı Sabahat Akşıray Vatikan’ın gözünde ikinci bir Azize... Tanrıya “Hizmetim nedir?” diye sormuş Sabahat Akşıray. Cevap: “İnsanlık fistanını giydin, dostlar hanesine girdin, İhsan lütfuna erdin, emeğini, sevgini, lokmanı, bilgini paylaşasın. Yaşlıya el, ayak, göz, kulak olasın. Yoksula aş, ocak bulasın. Öksüze kucak açasın, dertliye deva, hastaya şifa olasın. Gönlündeki sevgini her yaratılanla paylaşasın, erenler sofrasında kendini bulasın.”
OÇEM’in kuruluşu
Aldığı mesajların karşılığını yerine getirince de ermiş.
“İzmir’de Anıt Kadın” ödülü alan Sabahat Akşıray l987’de kurmuş olduğu ”İnsan Dost İhsan Vakfı”nın (İDİV) başkanlığını yürütüyor. Sevgi-Barış-Güven sloganını yaşamına geçiren vakfın çalışmaları ve misyonu uluslararası platformlarda da dikkat çekiyor. Bu güven sayesinde vakfın ürettiği projelere yurt dışından da ciddi maddi destekler geliyor. Vakfın hayata geçirdiği en büyük proje Menemen Emiralem’de Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki “Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi/OÇEM”. OÇEM anayasamızın 42. maddesindeki “Hiç kimse eğitim öğretim hakkından mahrum bırakılamaz” ilkesinden yola çıkarak otistik bireylere eğitim vermekte. Merkez,