Beyaz Rusya Başkenti Minsk
Son yıllarda Ukrayna her ne kadar özellikle Türk vatandaşlarının çok rağbet gösterdiği ülke olsa da aynı ilgiyi komşu ülke olan Beyaz Rusya pek göremiyor nedense.
Türkiye’den Türk Hava Yolları dahil yaklaşık 10 farklı havayolu şirketi İstanbul’dan Minsk’e hemen hemen her gün uçuş düzenliyor. Ancak biz Minsk’i Ukrayna gezimizin arasına sıkıştırıverdik. Ukrayna gezimizin ilk durağı olan Kiev’den ikinci durağımız olan Lviv’e çoğu gezgin gibi gece yataklı tren ile geçecektik. 2 şehre 9 günün fazla olduğunu anladığımızda aklımıza araya bir şehir daha eklemek geldi. Bu şehir hiç şüphesiz ki upuzun caddeleri olan Minsk olacaktı.
Ukrayna’dan uçak ile Minsk’e gittik. Türk vatandaşlarından 90 güne kadar olan ziyaretlerde vize istemeyen Moldova’ya girişte 2 temel şart var diyebilirim.
Birincisi; Pasaport kontrolden hemen önce sol tarafta kalan ofisten kalacağınız süreyi kapsayacak kadar sağlık sigortası yaptırmanız. Süre uzadıkça fiyatı ucuzlayan bu sigortanın günlüğü ortalama 3€ olarak düşünülebilir.
İkinci şart ise; Konaklamanızın ve dönüş yolculuğunuzu belgeleyebiliyor olmanız.
Sigortamızı yaptırıp pasaport kontrolden geçtik.
Pasaport kontrolde bir ufak kağıt verdiler. K.K.T.C.’ne girerken verdiklerine benzer bir kağıt. O kağıt son derece önemli. Kaybetmemeniz gerekiyor. O kağıdı konaklama tesisi doldurup onaylıyor ve çıkış günü size veriyor.
Siz de havalimanından ayrılırken pasaport polisine ibraz ediyorsunuz. Sanırım amaç taahhüt edilen süre kadar konakladığınızı belgelemek.
Havacılığa merakı olan okurlarıma şu detayı fısıldayayım.
Havaalanı girişte eski Sovyet uçaklarının bazılarını görmeniz mümkün.
Ya Eren iyi güzel hoş da biz nereleri gezeceğiz dediğinizi duyar gibiyim. Haydi o zaman belirli başlı yerlerden başlayalım.
Bağımsızlık Meydanı
Eski adı ile Lenin meydanı (Lenin Square) olan bu meydanın tam ortasında sizin de tahmin edebileceğiniz gibi Lenin heykeli bulunuyor. Avurpa’nın en büyük meydanlarından biri. Meydanın hemen arkasında ise Aziz Simon ve Helena Kilisesi kendini belli ediyor.
Aziz Simon ve Helena Kilisesi
Her ne kadar Bağımsızlık Meydanı’nın arkasında kalıyor desem de aslında meydana doğru
yürürken ilk olarak kıpkırmızı kiremit kule dikkatinizi çekecek.
Bizim şansımıza gittiğimize kilisede tadilat çalışmaları olduğundan istediğimiz fotoğraf karelerini
yakalayamadık ama şu an eminim ki tadilat tamamlanmıştır.
“Kızıl kilise” olarak da bilinen bu kiliseye giriş tabiki ücretsiz.
Belediye Binası ve Parkı
Turistik adı ile “Minsk Town Hall”
Konakladığım otel buraya yakın olduğundan gezimizin ilk duraklarından biri burasıydı diyebilirim.
Açıkçası bildiğiniz bir binadan öte bir yapı yok.
Burayı bence özel kılan hemen yakınlarındaki cafeler, kilise ve diğer yapıların mimarisi olsa gerek.
Gelmişken bir magnet, kar küresi veya farklı bir hediyelik eşya almadan
dönmeyenlerdenseniz sizin için sabit park halinde bir kamyonet ideal bir seçim olabilir.
Bu kamyoneti meydanın girişinde görebilir, oradan alışverişinizi yapabilirsiniz.
Holy Spirit Church
Kütüphane
Belarus Ulusal Kütüphanesi (National Library of Republic of Belarus) 22 katlı ve tamamı cam olan oldukça ihtişamlı bir yapı.
Kütüphanenin 22. Katında bir restaurant var ve orada kahve yudumlayıp biraz soluklanmak oldukça keyifli. Kütüphaneye giriş ücreti 3 ruble. Toplu taşıma ile gelecekseniz metroda Uschod durağında inmelisiniz.
Gözyaşı Adası (Island of Tears)
Aslen küçücük bir adacık olan bu yeri özel kılan şey üzerindeki anlam yüklü şapel olması.
Şapel oldukça ilginç. Şapelin 4 yönünde birer anne heykeli bulunmakta.
Bu anne heykelleri , Belarus’un Sovyetler Birliği üyesi olduğu dönemlerde
Afganistan savaşına katılıp şehit olan Belarus askerlerine ağlayan anneleri sembolize ediyor.
Gittiğinizde yerde çiçekler ve ağlayan insanlar görmeniz olağan.
Zafer Meydanı
Gözlerinizi kapatıp sizi direkt bu meydana bıraksak sanırım kendinizi 1980li yılları Sovyetler Birliği’nde sanardınız.
Sovyetler Birliği döneminden kalma Stalinist tarz yapılar burada olduğu gibi duruyor.
Meydanda 40 metre yüksekliğindeki anıt II. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybedenlere adanmış.
Meydanın inşasından 7 yıl sonra başına sonsuz ateş yerleştirilmiş ve 1961 yılından beri aralıksız yanıyor.
Unutmadan; Meydanın hemen altında bulunan Anıt Salonu’nu ziyaret etmeyi unutmayın.
Trinity Banliyösü
Şehrin en eski yerleşim merkezi burası oluyor. Tarihi net olarak bilinmese de ilk yerleşim izleri 12. Yy.’a kadar dayanıyor.
Trinity Pazarı Minsk’in en büyük ticari faaliyetlerin olduğu alanıymış. 16. Yy’da başlayan bu durum çok uzun yıllar boyunca böyle devam etmiş.
Prospekt Niezależności
Şehrin bir ucundan diğer ucuna uzanan, eski Sovyet Mimarisi’nin olduğu gibi korunduğu muhteşem bir cadde diyebilirim.
Caddenin toplam uzunluğu yaklaşık 15km olduğundan baştan sona yürümek çok zor olsa da
yürüyebildiğiniz kadar yürümenizi şiddetle tavsiye ederim.
Caddenin adını Türkçe’ye çevirdiğimizde “Bağımsızlık Bulvarı” anlamı karşılıyor bizi.
Bu uzun bulvarda yürümek istemiyorsanız otobüs ile de pekala tadını çıkarabilirsiniz.
Cadde üzerindeki bir duraktan herhangi bir otobüse binmeniz yeterli.
Cadde üzerinde Cumhuriyet Sarayı,Belarus Devlet Üniversitesi ve Yanka Kupala Parkı gibi görülesi yapılar mevcut.
Park demişken; Minsk’in en güzel yanlarından biri de sanırım kocaman ve bakımlı parkları olsa gerek.
Şehirde hala daha eski Sovyetler Birliği mimarilerine oldukça sık rastlanıyor.
Yapılar oldukça eski ancak bir o kadar da bakımlılar. Mesela ben başka hiç bir ülkede böyle bir mimariye sahip bir fast food restaurant görmedim.
Minsk şehrinde sizin ziyaretinizi bekleyen bir sürü yapı ve turistik yer mevcut. Eğer yazın ortasında gitme şansınız olursa mutlaka o büyük yemyeşil parklarında piknik yapıp havanın tadını çıkarmalısınız.