Yeni doğmuşu civciv.
Gelişme çağındaki piliç.
Ergenlik dönemindeki yarka.
Erişkin erkeği ‘horoz’dur.
Soyunun devamını sağlayan, insanı mutlu eden, folluktaki üretimiyle döviz kazandıran ‘tavuk’tur.
Hak etmediği yakıştırmalar yapılır.
Nasreddin Hoca’nın fil hikâyesi meşhurdur.
Timurlenk, Anadolu’yu işgalinde kullanılan fillerden birini köye hediye eder.
Gücüyle hizmet etsin, işler çabuk bitsin.
Alışık olmayan fil, tarladaki ürünü ezer, yok eder.
Köylüler çaresiz Hoca’ya giderler:
“Ya Hoca kurtar bizi... Timur filini geri alsın”
Doğruysa...
Çirkin. İzmir’in ruhuna, yapısına yakışmaz.
Siyasi geçmişine leke sürer.
Demokrasi anlayışının tadını kaçırır.
Her kim yapıyor, yaptırıyorsa döner kafasında patlar.
Geri teper, pişman eder.
Kurbanlık.
Nerede boş alan var konulmuş, sözde denetimli.
Alıcılar yarış halinde.
Satıcılar malı bitirme telaşında.
Açık pazarda sahte paralar salgın halde.
Hele 100’lükler sayısal loto kuponu gibi. Sivil polisler sürekli uyarıyor.
Uyanamayan yanıyor.
Siyasetteki gerginlik, ticaretteki bozukluk, sınırlardaki hainlik nedeniyle...
Her ne kadar birbirimizle muhabbetimiz tatsız, tuzsuz, tekme, tokatlı ise de...
Muhabbet kuşumuz dünyaca ünlü.
Ülkeler biliyor, kıtalar tanıyor.
Türkiye, yıllardır Avrupa Birliği sevdasında kapısında bekliyor.
AB üyeliği için yapmadığı kalmadı.
Körfez, İzmir’e Allah’ın bir vergisi.
Coğrafi yapısı, doğal akıntısı, dalyanları, kuş cenneti, denizi besleyen dereleriyle şehre anlam kazandıran zenginlik.
Kıymetini hiç bilemedik.
Cahilliğimizle kirlettik.
Bencilliğimizle güzelliğini harcadık.
Fosseptik çukuruna çevirdik.
Sonradan aklımıza geldi.
Şehrin göbeğinde.
En hareketli saatte.
Kentin tanınmış kuyumcusunu, evinin kapısında tabancayla vuruyorsa...
“Saldırgan yakalanmalı, yakalanacaktır” dedik.
İzmir polisine kefil olduk.
Emniyet Müdürü Ali Bilkay aradı.
CHP İzmir yönetimi düzenledi:
“Büyük İzmir Konferansı”
Ana başlığı:
“İzmir Geleceğini Arıyor”
Nerede, nasıl, kimlerle kapsam dışı!
Neyse konumuz o değil.