Türkiye, deprem bölgesinde bir ülke...
Şimdiye kadar yaşanan faciaların ardından binlerce canımızı kara toprağa verdik.
17 Ağustos 1999 Gölcük depremi hâlâ hafızalarımızda...
03.02’de 45 saniye sarsıldık, ama ne sarsılma...
Çünkü, o yıl İstanbul’da görev yapıyordum.
Ve o büyük uğultu hâlâ kulaklarımda.
Gölcük, Yalova ve Avcılar, en çok canın yitirildiği, yine çok sayıda kişinin yaralanarak sakat kaldığı bölgelerimiz oldu.
Çok geçmeden 1999’un Kasım ayında Düzce’de meydana gelen deprem, yine canımızı yaktı.
Muğla, Türkiye’nin deniz kıyısı en uzun kenti. Tam bin 484 kilometre...
Turizm denilince aklan gelen şehir.
Fethiye, Marmaris ve Bodrum, bu kentin sınırları içinde.
Her yıl yerli yabancı tam 8 milyon turisti ağırlıyor.
Yüzölçümü bu kadar geniş bir kenti yönetmek gerçekten zor.
Ama, bu ilimizde üç dönem belediye başkanlığı, şimdi de Büyükşehir Başkanlığı yapan Osman Gürün gibi bir isim varsa, iş gayet kolay...
Göreve başladığı günden bu yana, yaptığı hizmetlerle dikkat çeken Gürün, bu yıl Muğla’ya tam 470 milyon liralık bütçe ayırmış.
13 ilçesi 565 mahallesiyle büyük bir aile olduklarını söylüyor Başkan Gürün...
Geçmiş yıllarda birçok fabrikanın kapandığı İzmir, bugünler de yine ön plana çıktı, büyük bir hareketlilik yaşanmaya başladı.
Bana göre bu olumlu gelişmede en büyük pay, İzmir-İstanbul otoyolu ve yapımı süren Çandarlı Limanı.
Otoyol, bir aksilik olmazsa önümüzdeki yıl hizmete açılacak ve iki büyük kenti, 3.5 saat içinde birbirine bağlayacak.
Diğer taraftan da liman inşaatı tamamlandığında, lojistik sektör daha bir ivme kazanacak.
Durum böyle olunca, İstanbul iş dünyası gözünü bir anda İzmir’e çevirdi. Şimdi İstanbullular, merkezlerini İzmir’e taşımak için yer arayışı içine girdi. Bunlardan biri de, dünyanın en büyük sigorta ve varlık yönetimi şirketlerinden Allianz.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye CEO’su Aylin Somersan Coqui, İzmir’de basın toplantısı yaptı, operasyon merkezinin Sarnıç’a taşınacağını söyledi.
Çalışmaların son hızla sürdüğünü ve Allianz Kampüs’ün önümüzdeki yıl hizmete gireceğini belirten Coqui, ilk etapta 650, daha sonra da bin 100 kişiye istihdam sağlanacağını müjdeledi.
Rakam az değil, işsizliğin özellikle de genç işsizliğin had safhada olduğu bugünlerde, böylesine büyük bir grubun gençlere kapısını açması, gerçekten önemli.
İzmir, Türkiye’nin en medeni kenti...
İzmir, Ege’nin incisi...
İzmir, herkesin yaşamak istediği, özgür kent...
Ama, bu dört milyonluk kentin, çok ama çok eksiği var.
Yerel yönetimler, ellerinden gelen çabayı gösteriyor.
Hükümet her desteği veriyor ancak, İzmirli iş dünyası, bir türlü beklenen birlikteliği sağlayamıyor.
Bunun en çarpıcı örneği de, medyamızda yaşanıyor.
Bugün, birçok il ve ilçede çok sayıda yerel gazete ve televizyon bulunmasına rağmen, İzmir’in görseldeki son kalesi, uydudan yayın yapan Ege TV de yayın hayatına son verdi.
Adı Veysel Sorhun. 1967 Erzurum doğumlu. Anne ve babasını kaybetikten sonra yetiştirme yurduna verildi. Zor şartlarda yaşamını sürdüren Sorhun, daha sekiz yaşandayken, kalça problemi yaşadı. Bir hayırsever tarafından İstanbul’a gönderildi. Bir-iki ameliyatın ardından, “Haydi iyileştin, gidebilirsin” denildi. Ancak Sorhun, ayağa kalktığında hayal kırıklığına uğradı. Çünkü, yapılan operasyonların ardından sağ bacağı, 15 santim kısalmıştı. Talihsiz çocuk, yıkıldı kaldı. Ama yapacak bir şey yoktu. Yeniden kaldığı yurda döndü. İlkokulu bitiren Sorhun, yurttan ayrılıp hayata atıldı. Yalnız ve kimsesiz olarak ayaklarının üzerinde durmanın yollarını aradı. Ayakkabı boyacılığı yaparak para kazanmaya başladı. Bu iş yıllarca sürdü.
15 Haziran 1987
Sorhun’un yeşile olan sevgisi, 15 Haziran 1987’de Bornova’da çıkan orman yangınıyla başlamış. Halkın çıkan alevlerden tedirgin olduğunu, ne yapacağını şaşırdığını belirten Sorhun, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Alevler hızla büyüyordu. Kontrol altına alınması imkansızdı. Hatta külleri Manisa’ya kadar ulaşmıştı. Bazı kişiler, yangının Manisa’ya sıçradığını söyledi. Ben de boya sandığımı bıraktım, itfaiye ekipleriyle birlikte Manisa’ya doğru
Türkiye, iki aydır referandumla yatıp referandumla kalktı. Ülke genelinde yapılan propagandalar ve siyasilerin birbirine söylemi, gündeme damgasını vurdu. Veee beklenen 16 Nisan geldi çattı... Türkiye, son yıllarda en geniş katılımlı oylamaya gitti. Oran hiç de azımsanacak gibi değildi... Vatandaşların yüzde 87’si sandığa koştu. Yüzde 51.41’i ‘evet’, yüzde 48.59’u ‘hayır’ dedi.
***
Sonuçların açıklanmasının ardından Türkiye haritasına baktığımızda, geçmiş seçimlerin aksine Anadolu’ya doğru farklı bir sonucun ortaya çıktığını gördük. Daha önce Manisa, Denizli, Balıkesir ve Uşak, iktidara yakın illerin başında geliyordu. Ama referandum sonucunda bu dört ilde ‘hayır’ın öne çıkması, herkesin dikkatini çekti. Bu gerilemede kimin sorumlu olduğunu tartışmayacağım.
Ama, “AK Parti, bu kentlerde MHP’yle yaptığı ittifakı gözden geçirmeli” diye düşünüyorum.
İzmir’de fire yok
Gelelim İzmir’e... Ege’nin incisi kentimize...
Hemen hemen her seçimde olduğu gibi, referandumda da farklı bir sonuç ortaya çıkmadı. İzmir ve ilçeleri, hiç fire vermeden ‘tulum’ çıkardı. Özellikle Güzelbahçe, Narlıdere ve Karşıyaka, yüksek ‘hayır’ oyuyla 16 Nisan’a damgasını vurdu.
***