Yeni Büyükşehir ya da “Bütünşehir” modeli diğer kanunlarda olduğu gibi yeterince tartışılmadan, ortaya çıkaracağı yeni sorun ve riskler konusunda tedbirler düşünülmeden hayata geçecek.
İstanbul ve Kocaeli zaten fiilen “Bütünşehir” şeklinde yönetiliyordu. Ama zaten şehir bütündü. Oysaki şimdi büyükşehir statüsü kazanan birçok il, yeni düzenlemeyle şehir yönetimi değil alan yönetimi ile karşı karşıya kalacak. Kent, köy ve belde ayrımı kalmayacak.
Dün gazetemizin bölge sorumlusu Hamdi Türkmen’in konuyla ilgili haber ve yorumunu okumuşsunuzdur. Burada da ifade edildiği gibi Muğla, Balıkesir ve Manisa gibi iller İstanbul’un üç katı alana sahiptir.
Bunun önemli teknik sorunlarından birine Türkmen dikkat çekmiş. Bu kadar büyük alana yeni büyükşehir olacak olan bu belediyeler oldukça sınırlı bütçelerle hizmet üretecekler.
Farklı ekonomik, sosyal ve kültürel özelliklere sahip olan bu kadar geniş alanların tek merkezden yönetimi, şüphesiz hizmet açısından sorunlara gebe gözükmektedir. Benzer örnekler Manisa ve Muğla’dan da bulunabilir ama İzmir’den iki çarpıcı örnekle yetinelim. Kiraz 140 km, Kınık 120 km mesafedeki merkezden yönetilecek.
Şüphesiz bunun çeşitli avantajları olabilir. Büyükşehir belediyesinin bütçe olanakları ve hizmet götürme kapasitesi, bölgenin planlı hale gelmesi gibi. Ama hizmetin en yakın idari birimden sağlanması anlamındaki yerindenlik ilkesi ve yerel halkın kendini ilgilendiren karar ve uygulamalara katılma kapasitesi anlamında da zaten çok zayıf olan yerel demokrasiyi daha da geriletecektir.
Bu durumu bir de büyükşehir ile ilçe belediyelerinin yetki ve sorumluluk hiyerarşisi bakımından ele alacak olursak, yerelliğin değil yerel merkeziyetçiliğin öne çıkacağını rahatlıkla görebiliriz. Siyasal ve sosyal kültürümüz ve geleneklerimizi de hesaba katan bir değerlendirme ile büyükşehir yönetiminin sadece merkeze (kral ya da padişaha) karşı sorumlu olduğu ama yerelde ise güçsüz kılınmış yerel halk ve alt birimler karşısında adeta bir feodal beyliğe dönüşme riski çok yüksektir.
Parti ayrımı olmaksızın belediye yönetim anlayışımız sadece hizmete odaklı olduğu için ne yazık ki bu işin katılım ve demokrasi boyutunu kolaylıkla ihmal edebiliyoruz.