Dolores O’Riordan, o yanık sesiyle çok kez ruhumuzu kavurup, yüreğimizi söküp almıştı. Şimdi bir daha görüşmemek üzere yüreğimizi söktü, götürdü. Hayatında bir şeylerin yolunda gitmediği belliydi. Haziran ayında Firenze Festivali’nde Eddie Vedder ile aynı gün sahne alacaktı. Hem de ilk göz ağrısı The Cranberries solisti olarak. Sırt ağrılarından mustarip olduğu için sahneye çıkamadığı anons edildi. Son bir kez dinleme fırsatım olacakmışım. Hep sorunları oldu, yaşamı boyunca peşini bırakmayan. Küçük yaşlarda babasının bir arkadaşı tarafından yıllarca taciz edilmesinin acısını, geçmeyen depresyonla ödüyordu. 12 yaşından itibaren içindekileri şarkı sözlerine dökmeye başlamıştı. İlginç yürekten gelen bir sesi vardı, kimselere benze-meyen. İrlanda’nın bulutlu havasını, denizden esen rüzgarını hatırlatırdı bana. Türkiye’de olsa sıkı bir arabesk sesi olurdu diye düşünürdüm. Ne de olsa acının sesi, yanık olur ya.
Onu tüm dünyaya Zombie şarkısı tanıttı. Hani o unutulmayan nakaratı var ya: “In my head, in my head! Zombie, Zombie-ie-ie” diye uzayıp giden. İrlanda mezhep savaşına olan isyanını “kafanın içinde savaşıyorlar, tanklarıyla bombalarıyla, kafanın içinde ölüyorlar, kimde hatalıyız?” sözleriyle haykırmıştı. Sevdiğim çok şarkısı oldu: “Linger”, “Dreams”, “Ode To My Family”, “When You’re Gone”, “Rupture”... Grubun ilk başarısı zaten Linger ile başlamıştı 1993 yılında. Pop rock gitar müziklerini hafif Kelt tınılarıyla harmanladıkları müzikleri ilk Amerika’da sevildi. İlk albümleri aynı yıl çıktı “Everybody Else Is Doing It So, Why Cant We?” 94’te gelen ikinci albümleri “No Need To Argue” ise tam bir başarı oldu. 1996 da üçüncü albümleri “The Faithful Departed” daha az ilgi gördü. Gitar tınılarını biraz sertleştirip, distorsiyona kaymaları satış sayısını olumsuz etkiledi. Şahsen, en beğendiğim albümleri de üçüncüsü oldu. Ticari kaygı taşımayan içten yer yer vahşi bir albümdü. Hele Dolores’in ağıt gibi söylediği “Warchild”’ı çok severim.
Bu albümden sonra Dolores sıkılmıştı, ayrılmak istediği üzerine haberler sıklaşmaya başladı. İte kaka 2003’e kadar idare ettiler. Sonra herkes yoluna gitti. Dolores iki solo albümle müzikten kopmamaya çalıştı. Gerçekte belki de hayattan kopmamaya çalışıyordu. Kanada’da inziva bir yaşamda dört çocuğunu büyütmeye çalışıyordu. Albümler vasat çizgisini geçemediler. 2012’de tekrar bir araya gelir Cranberries ve “Roses” adında yeni bir albüm kaydederler. Alıştığımız müziklerini tekrarlayan, parlak anlardan yoksun özelliksiz bir albüm oldu.
Kara haberin geldiği gün Londra’ya stüdyoda kayıt yapmak için gitmişti. Bazı müzisyenleri müzik kurtarıyor daha uzun yaşatıyor. Dolores ne yazık o şanslılar kervanına katılamadı. Gittiği yeri aydınlatsın…
2018’in en taze albümleri
Sektör durmuyor, her hafta yeni onca albüm çıkıyor. İçlerinden iyileri bir kere de anlaşılmıyor. Biraz emek verip arka arkaya dinlemek lazım. Bu aralar en fazla emeğimi aşağıdaki albümler aldı.
Neil Young+Promise Of The Real/ The Visitor: Neil Young 39. Stüdyo albümünde Kaliforniyalı rock grubu Promise of The Real ile işbirliği içinde. O özgün sesiyle kendi parçalarını seslendiriyor. Çoğunda onun efsane şarkılarından “Heart Of Gold” veya “Harvest Moon” havası var. Eşlikci grubun güneyli rock karakteri, kirli gitar rifleri parçalarla uyum içinde. Patlayan parçalarda var, “Stand Tail” veya “Already Great” gibi. Favorim, akustik 10 dakikalık rüya gibi akan Forever oldu.
First Aid Kit-Ruins: İsveçli iki kız kardeş grubu First Aid Kit. Nedense işin içinde İsveç varsa kadın vokallerin hepsi bana Abba parçaları gibi geliyor. Açılıştaki “Rebel Heart” örneğin sakin bir Abba parçası gibi. Folklorik havanın sarmaladığı sakin ritmde su gibi akan parçalar tüm albüme serpilmiş. Favorim, Fireworks oldu.
Black Rebel Motorcycle Club-Wrong Creatures: 17 yıldır bir arada olan grubun müziği de adı gibi siyahtır. Siyah giyerler ve siyah söylerler. Rock müziğin karanlık bir nevi vahşi ruhunu dinleyene de enjekte ederler. 8. Stüdyo albümlerinde yine post punk gitar rifleri, solist/gitarist Peter Hayes’ın karanlıktan gelen sesi bir ayin havasında dinleyeni içine alıyor. Favorim çok bu albümde Spook, King Of Bones, Haunt..
St.Vincent-Masseduction: Elektro rock karışımı bir müzik yapıyor St.Vincent. Hafiften Talking Heads havası var parçalarda. Grubun her şeyi manken fiziğinde , kıyafeti ve gitar rengi uyumuna dikkat eden Annie Clark. New York’un çok yönlü sanatçıları kadrosuna girmiş durumda, film yönetme hazırlığında. Parçalar farklı tonlarda akıyor elekro , etnik sesler, drum bas ve sert gitar harmanı Clark’ın sesiyle buluşuyor. Favorilerim, Masseduction ve Los Ageless.
Moon Taxi-Let The Record Play: Nashville yöresinin alternatif rock gruplarından Moon Taxi.Son 5 yılda 5. albümle oldukça üretkenler. Neşeli iyimser insanın içini aydınlatan bir müzikleri var. Tatlı tatlı çalan gitarlara neşeli vokaller, zengin bir arka plan eşlik ediyor. Hep bir ağızdan söyleyelim havası veriyor dinleyene. Müziklerinin ucundan İmagine Dragons benzerliği var. Favorim: Good As Gold.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024