İstanbul kedilerinin sokaklardaki yaşamlarına, dertlerine, zorluklarına kamerasını yönelten bir belgesel “Kediler”. Onları seven, onlara bakan, onlarla yaşamlarını paylaşan insan portreleri de umutlu, mutlu, barışık bir bakış sunuyor.
Herkesin birbirine yabancılaştığı bir ülkede, yaşam mutluluklarını kedilerden aldıkları enerjiyle güçlendiren insanlar olduğunu görmek az şey değil. Belgesele konu olan kedilerin hepsi farklı karakter. Psikopatı var, gamsız olanı var, ağır abi olanı var.
Amerika’da yaşayan Ceyda Torun, küçük yaşta ayrıldığı İstanbul’a gelerek semt semt dolaşarak kedi öyküleri toplamış ve onları etkileyici bir görsellikte birleştirmiş. Özel bir donanım üzerindeki kamera bizi zaman zaman kedigözü seviyesine indiriyor. Onlar gibi balıkçı tezgahları arasında, restoran masaları altında veya dükkan kapıları önünde dolaşıyoruz.
Arada yükselen kamera bize İstanbul’dan kuşbakışı perspektifler de sunuyor ve kedi yaşamlarının kentini genel bakışla tanıtıyor. Kamera arkasında Charlie Wuppermann ve Alp Korfalı çalışması övgüye değer.
İstanbul sokakları zamansız ve değişmeyen bir yüzünü gösteriyor belgeselde.
Ne de olsa kedilerin bu sokaklarda, kentin geçmişindeki tüm imparatorluklar boyu yaşadığı belgelenmek isteniyor.
Amerika’da 300 sinemada gösterimde olan belgeselin başarısı birçok kurmaca filmi kıskandıracak düzeyde.
Yakında tüm dünyayı dolaşacak olan filmin başarısının ardında insanların çok sevdikleri canlının yaşamlara nasıl umut verdiğini, insanları sevgi paydasında nasıl birbirine yaklaştırdığını anlatıyor olması yatıyor.
Feminist bir süper kahraman
Sonunda çizgi roman dünyasının ilk kadın kahramanı da beyazperdeye transfer oldu: “Wonder Woman”.
DC çizgi roman evrenine 1941 yılında katılarak, Superman, Batman gibi süper güçlere sahip erkekler yanında ilk kadın kahraman olarak kötülerle savaşmaya başladı.
Sinema dünyasına sıçrayışı oldukça gecikti. Wonder Woman, vatandaş adıyla Prenses Diana, ilk filminde beklentilerimin çok üstünde bir performans ortaya koyuyor. Nerenin prensesi olduğu meselesi ise antik Yunan’a kadar uzanıyor. Zeus, söz geçiremediği oğlu Savaş Tanrısı Ares ile savaşmaları için bir Amazonlar ordusu kurar.
Hiçbir erkeğin alınmadığı bu kadınlar ordusu, barış için savaşan, gerektiğinde gözünü budaktan sakınmayan savaşçılardan kuruludur. Themiskara Kraliçesinin küçük kızı olan Diana daha küçük yaşlarda savaşmaya eğimlidir.
Ordunun eğitmenlerinden teyzesi Antiope (Robin Wright)tarafından sıkı bir tedrisattan geçer. Savaşçılığından başka büyüdükçe süper güçlere sahip olduğunu da fark eder Diana. Baş döndüren güzelliği yanında süper güçlere sahip bir Amazona dönüşür.
***
Öykü antik Yunanda başlayıp 1. Dünya Savaşı yıllarına, oradan da günümüze Louvre Müzesine kadar sıçrıyor. Kahraman süper ve ölümsüz olunca zaman içinde yolculuk ta mümkün oluyor haliyle. Alman ordusunun ürettiği bir zehirli gazı önlemek için cepheye gider ve savaşır Wonder Woman.
Kendisine bu macerada yardımcı olan İngiliz casusu Amerikalı pilot Steve (Chris Pine) ile olan romantik yakınlaşması, erkeklerle iletişimi olmayan bir Amazon için şaşırtıcı deneyime dönüşür. Gadot ve Pine arasındaki iletişim bu sekanslarda oldukça iyi. Aksiyon ve akıcılık açısından sorunsuz bir macera yaşatıyor “Wonder Woman”. Gal Gadot kahraman içini mükemmel dolduruyor.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024