Bazı filmleri seyretmeye ayağım, elim yazmaya hemen gitmez. ‘En Karanlık Saat’ bu tereddütlü yanıma denk geldi. Yanılmışım. Biyografilerin klasik anlatımının dar koridorlarında takılmadan, dinamik, olağanüstü bir oyunculukla donanmış, gayet iyi bir film çıktı karşıma.
Bilmediğim tarihsel gerçekleri aydınlatması ayrı bir artı oldu. Winston Churchill’in ilk başbakan olduğu dönemi ve 2. Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştirdiği günleri anlatıyor.
Alman ordularının Avrupa’yı silindir gibi ezdiği Polonya, Çekoslovakya, Belçika, Hollanda ve Fransa’yı kolayca işgal ettiği günlerde, İngiltere başına geleceklerin hesabı, kitabı içindedir. Başbakan Neville Chamberlain yumuşak politikaları sayesinde Hitler’in ilerlemesine ses çıkarmamış, onunla kayıpsız bir anlaşma zemini aramaktadır.
Neville güven kaybı nedeniyle koltuğu bırakır ve yerine geçen Bahriye
Geçtiğimiz yıl Nolan’dan izlediğimiz ‘Dunkirk’, bu filmden sonra, tarihi önemi açısından daha anlaşılır hale geliyor.
‘Kefaret’, ‘Aşk ve Gurur’, ‘Anna Karenina’ filmlerinde klasik fona yaptığı modern dokunuşlarla takdir ettiğimiz İngiliz Joe Wright senaryo ve oyunculuk yanında görsel açıdan da etkileyici bir film kotarmış. Bir ışık demetinin ortadan aydınlattığı mekanlarda, kenarları karanlık bırakarak tablo estetiğinde kareler sunuyor. Işık demeti o günlerde İngiltere açısından az da olsa, umudu temsil ediyor gibi...
Churchill’i oynayan Gary Oldman için ayrı bir yazı kaleme almak lazım. Oynamıyor, Churchill olmuş adam! Mimik, konuşma, mırıldanma, beden dili, purosu, elinden düşürmediği viski bardağı ile bu kadar mı sahici oynanır? Bu yılın en iyi erkek oyuncu Oscar’ı için rakipsiz bence. Makyaj çalışması da ayrıca övgüye değer.
Sıra dışı bir politikacı portresi nasıl olur diye merak edenler lütfen izlesin. Metroya dalıp halkla yaptığı konuşma sahneleri göz yaşartan cinsten.
‘Cebimdeki Yabancı’ seyirciyi diken üzerinde oturtuyor. Çok mu gerilim var? Hayır.
Sadece herkesin başına gelebilecek, güncel durumlarla seyirciyi özdeşleştiriyor.
Bir akşam yemeğinde bir araya gelen çiftler aralarında bir telefon oyunu oynuyor. Tüm konuşmalar ve mesajlar ortaya okunuyor. Tabii ki, geriye dönüşü olmayacak şeyler oluyor.
Tek mekanda diyalog ağırlıklı filmin en büyük artısı iyi oyunculuklar ve etkili kamera dolaşımı. Ferzan Özpetek bu kez yapımcı koltuğunda, Serra Yılmaz ise yönetmen olarak İtalyan filmi ‘Perfetti Sconoscuitti’nin İstanbul uyarlamasında samimi ve şık bir iş çıkarmışlar.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024