John Wick filmleri, son yılların altın yumurtlayan tavuğu. İlk film 20 milyon dolar yatırıma 88 milyon kazandırdı. İkincisi 40 milyon yatırıma 144 milyon dolar getirdi; üçüncüsünün getirisinin daha yüksek olacağı kesin gibi... Daha şimdiden tüm dünyada aynı günde göste-rime giren filmler listesine girdi. ‘Matrix’ serisinin aksiyon yönetmeni Chad Stahelski’nin, Keanu Reeves’le şekillendirdiği bir proje. İlk filmi, ‘Hızlı ve Öfkeli’nin yönetmeni David Leitch’le ortaklaşa yönettikten sonra direksiyona son iki filmde tek başına geçti. İkincisinde aksiyon dozunu artıran Stahelski, senarist Derek Kolsted’le öyküyü de boşlamamaya çalışıyor. İkili, aksiyonu mantık sınırlarının çok ötesinde kullanıyor. Atmosfer yaratmada farklı trükler kullanıyorlar. Mesela tarihi, gotik esintili mekânlarda, Vivaldi’nin 4 Mevsim müziği eşliğinde kan gövdeyi götürüyor. Cam vitrinli, aynalı odalar da sevdikleri aksiyon mekânları arasında. Reeves’in hiç çıkarmadığı kravatı ve siyah takım elbisesi gibi klasik polisiye filmlere göndermelerle, neoklasik bir harman yaratmışler. Aksiyon sahnelerindeki dövüş koreografisi çok zengin, Bruce Lee filmlerinden Matrix’e kadar uzanıyor.
Yeni bir karakter
Öykü, ikincinin bittiği yerden başlıyor. Wick, mafya patronu Santino D’Antonio’yu (Ricardo Scamarcio) dokunulmaz alan sayılan New York Kontinental Oteli’nde öldürdükten sonra tüm yeraltı dünyasının düşmanlığını kazanır. Organizasyonun yüksek şûrası, Wick için ihraç kararı alır. Kafasına konulan 14 milyon dolarlık ödül için, kiralık katiller ordusu peşine takılır.
Kanadalı Keanu Reeves, 54 yaşında ve fit kalma konusunda Tom Cruise’un izinde bir performans sunuyor. ‘47 Ronin’ filminin gişede yaşadığı başarısızlığı John Wick’le unutan Reeves’in, aksiyon dünyasına kültleşen yeni bir karakter daha kazandırdığı tartışılmaz. Aksiyon dozu arttıkça film komediye yaklaşıyor. Halle Berry ise aksiyon konusunda istekli bir performans sunmuş.
Benim açımdan eğlendiren, kendini çok ciddiye almayan bir aksiyon.