Ege Doğaç Erdoğan

Ege Doğaç Erdoğan

ege.erdogan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Sadece iyi devletlerin olduğu ideal bir dünyada, güç büyük ölçüde önemsiz olurdu”

John Mearshimer

Sayılarla aram sözcüklerle olduğu kadar iyi değildir; ekonomi bilimini hep karmaşık bulmuşumdur. Siyaseti ve toplum bilimini ilgilendiren analitik iktisat hoşuma gider ama özellikle finans alanında pek iddiam yoktur. Eğer siz de benim gibiyseniz son günlerdeki ticaret savaşlarını anlamaya çalışırken başınıza ağrılar giriyor olabilir. Mevzunun detaylı analizini uzman ekonomistlere bırakarak farklı bir açıdan bakmak ve yine geçtiğimiz hafta yaşanan ayrı bir olayla bağlantı kurmak istiyorum.

Haberin Devamı

Bu diğer olay İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Macaristan ziyaretidir. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’nin tutuklama kararına rağmen Macaristan Başbakanı Viktor Orban mevkidaşını resmi bir şekilde ağırladı. Orban ayrıca UCM’den ayrılmak için bir karar imzaladı.

Peki bunun Trump’ın tarife artışlarıyla bağlantısı ne olabilir? Hemen cevap vereyim: iki olayda da uluslararası kuralların ihlalini görüyoruz. UCM’yi daha önce tanımış ülkeler, uluslararası hukuk kurallarına göre mahkemenin kararlarını, tutuklama dahil, harfiyen yerine getirmek zorundadırlar. Ancak açık bir şekilde mahkemeye meydan okuyarak, Orban aksi yönde davranmıştır. UCM’den resmen ayrıldığında Macaristan mahkemeyi tanımayan tek AB ülkesi konumuna gelecektir. Bu AB’nin birlik beraberliği ve ortak değerlerinin korunması hususundan fevkalade tehlikeli bir emaredir.

Dünyada ticaret, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kurallarına göre yapılır. Ekonomi gibi dünya ticaretinin tarihçesi de epey karışık, o yüzden olabildiğince sadeleştirerek gidelim:

● II. Dünya Savaşı’ndan sonra küresel anlamda bir kurumsallaşma akımı başlamıştır. Liberal kurumsalcılık teorisinin sonucu Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok uluslararası kurum doğmuştur. Ticareti düzenlemek ve adil bir küresel piyasa oluşturmak amacıyla içinde IMF ve Dünya Bankası’nın da yer aldığı ‘Bretton Woods’ sistemi ortaya çıkmıştır.

● İlk olarak Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) “ticari ve ekonomik alanda ilişkilerin arttırılması” ve dünyadaki üretim kaynaklarının etkin kullanımı” amaçlarıyla hayata geçirilmiştir.

Haberin Devamı

● 1995’te ise GATT yerini WTO’ya bırakır. Aslında WTO, GATT’ın kurumsallaşmış halidir. Anlaşmazlıkların çözümünde yetkiler eklenmiş ve fikri mülkiyet hakları da denetimine dahil edilmiştir.

● Tüm bunların temelinde yatan anlayış şudur: dünyada serbest ticareti teşvik etmek hem liberal hem de adil bir düzen yaratmak.

Trump’ın başlattığı ticaret savaşlarının düşüncesi ise şudur: ben güçlüyüm, kural tanımadan istediğimi yaparım. Benzer şekilde UCM kararlarını uygulamamak da uluslararası kuralları tanımamazlık anlamına gelmektedir.

Trump’ın basın toplantısında elinde tuttuğu kartona bakılınca sanki gerçekten de ABD’ye karşı bir haksız düzen kuruluymuş gibi bir hissiyata kapılabilirsiniz. Diğer ülkeler ABD’ye yüksek tarifeler uygularken ABD’nin de aynı şekilde karşılık vermesi doğal gelebilir, ancak yıllardan beri kurulu sistem zaten ABD’nin kendi lehine olacak şekilde dizayn edilmiştir. Amerika’nın en büyük ihracatı dolardır. Tüm dünyada ticaret dolar üzerine kuruluyken tarifelerin olmaması Amerikan halkının ucuz tüketim yapmasına olanak tanımıştır. Ancak artık 1948’den beri varolan sistem can çekişmektedir. Bunun acısını da elbette Amerikan halkıyla beraber tüm dünya çekecektir.

Haberin Devamı

Son olarak gerçekten gündem olabildiğine can sıkıcı bir hal almıştır. Savaşlar, katliamlar, ekonomik sıkıntılar, dünyanın giderek otokratik bir yapıya bürünüyor olması, insan hakları ihlalleri maalesef John Mearshimer gibi realistleri haklı çıkarmaktadır. İyi devletlerin sayısı azaldıkça kaba kuvvetin geçerliliği artmaktadır. İnsanlığın ortak değerler ve işbirliği ile daha özgür, mutlu ve refah dolu bir hayat yaşayabileceğine olan inanç ve umut ne yazık ki gün geçtikçe azalmaktadır.