Dünyanın en ünlü şeflerinden dört tanesi geçtiğimiz hafta sessiz sedasız Ege’de keşif turuna çıktı. Malzemeleri, teknikleri ve yemeklerimizi restoranlarında uygulamak üzere mercek altına alan şeflerin akıllarında en çok kalan şey ortaktı: Kokoreç
"Gastro diplomasi" son yılların en popüler kavramlarından biri olsa da aslında mutfak diplomasisi yüzyıllardır devletlerarası ilişkilerde kritik rol oynamıştır. Gastro diplomasi terimi ilk kez the Economist dergisinde, Tayland’ın kendi mutfağını dünyaya tanıtmak için oluşturduğu seferberlik hakkında yazılmış bir makalede kullanılmıştı. Gastro diplomaside, milletler yemeği kendi kültürlerini tanıtmak, bir imaj oluşturmak, gıda endüstrilerini yaygınlaştırmak, yeme içme meraklısı yabancı turisti çekmek ve yabancılarla ilişkiler geliştirmek için kullanır. Tayland, kötü imajını değiştirip dünya gözündeki algısını yeniden yapılandırmak konusunda (Seks turizminden çıkıp sokak yemekleri cenneti algısı yaratmak) gastro diplomasi uygulamasının en iyi örneklerindendir. Bazen de tıpkı kinoada olduğu gibi gastro diplomaside öne çıkarılan tek bir ürün ülkenin ekonomisini canlandırır.
Gastro diplomasinin aktörleri devlet siyasetçilerinin yanında gıda şirketleri, ünlü şefler, turizm acenteleri, gazeteciler ve hatta TV yemek programlarıdır. Yani çok bacaklı, derin katmanlı bir planlama ve uygulamalar zinciridir. Peki, biz bu konuda neler yapıyoruz? Geçtiğimiz yıl San Sebastian’daki Gastronomika etkinliğinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle İspanya’ya giden şeflerimiz yemek kültürümüzü başarıyla tanıttılar. Yurt dışındaki önemli konferanslara katılan, oradaki restoranlara konuk olarak giden şeflerimizin yanında Gastromasa, Yedi, Gastronomist gibi organizasyonlarla yabancı şefler ülkemize gelmeye başladı. Yani lafın özü yemek üzerinden yapılan kültür alışverişi hareketlendi. Bu vesileyle derin mutfak tarihimiz, geniş malzeme yelpazemiz görücüye çıktı.
Tandıra hayran kaldılar
Gastromasa’yı düzenleyen Gökmen Sözen, organizasyonlarıyla bir kültür elçisi gibi çalışmakta. Gökmen, geçtiğimiz günlerde Gastroway adlı bir proje daha başlattı. Gastroway’in ilk ayağında sadece İspanya’nın değil dünyanın en ünlü şeflerinden dördü geçtiğimiz günlerde minik bir Ege turuna çıktılar: Elena Arzak (50 Best dünyanın en iyi kadın şefi), Andoni Luis Aduriz (Mugaritz, 50 Best dünyanın en iyi 9. restoranı), Jose Analija (Nerua, 50 Best dünyanın en iyi 56. restoranı), Diego Guerrero. Seyahatlerinin son gününü şeflerle birlikte geçirdim. İnsanımızın sıcakkanlılığından, misafirperverliğinden hepsi çok etkilenmişlerdi. İçi uykuluklu İzmir usulü kokoreçte malzeme kullanımının ustalığı karşısında şaşkınlık içindelerdi. Tandır gibi eski teknikleri hâlâ kullanıyor olmamızı çok önemli bulmuşlardı. Kuzu tandır ve tandır ekmeğini anlata anlata bitiremiyorlardı. İzmir’deki söğüşçülerde sakatatın yenme tarzını şaşkınlıkla izlemişlerdi. Fethiye Liberty Lykia’nın şefi Sezgin Söğüt’le birlikte pazarda yaptıkları kahvaltı unutulmazlarındandı. Şefin hazırladığı menekiş filizi gibi farklı otların kullanımı karşısında elimizdeki malzemelerden faydalanma şeklimizden etkilenmişlerdi. Elena Arzak, bir süredir menüsündeki tatlıda ve bir balık yemeğinde sumağımızı kullanmakta. Büyük ihtimalle yakın bir gelecekte hepsinin favori yemeği olan kokoreç de ince bir şef dokunuşuyla menülerde Türk kokoreci olarak karşımıza çıkacak. Heyecanla bekliyorum…
Dünyaca ünlü şefler, midye dolmanın, sac börekli kırma zeytinli kahvaltının ve pekmez, lor, incirle hazırlanan yöresel tatlının lezzetine hayran kaldılar.