Malum, “sürdürülebilir” kavramı son yılların en moda sıfatlarından. Birleşmiş Milletler’in yaptığı bir tanıma göre “İnsanlık, gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçlarını temin ederek kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahip”. Peki sahip olduğumuz bu yeteneği ne kadar kullanabiliyor ve hayatımızın akışında ne kadar uygulayabiliyoruz? Ya da en önemlisi, ne kadar hissedebiliyoruz?
Sürdürülebilirlikle ilgili elle tutulur, gözle görülür projelerin olması ve bunların işleyişlerindeki başarılar geleceğe dair umutlarımızın bir katre de olsa aydınlanmasına vesile olurken, geleceğimizin yürekli ve üretken insanlarımızda olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor. Anadolu Efes’in Gelecek Turizmde Projesi’nde olduğu gibi. Anadolu Efes’in Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğiyle yürüttüğü ve “sürdürülebilir turizmi” Türkiye’de yaygınlaştırmak için kurguladığı proje, dokuz yıldır turizm alanında oluşturulmuş yerel kalkınma modellerine destek veriyor. Projelere ayrılan fonların yanında eğitim desteği de sağlanıyor.
Umut veren çalışmalar
Desteklenen projelerin hepsi umut ve heyecan verici. Fakat benim en çok dikkatimi çeken şey bunların neredeyse tamamına yakınının kadınlar tarafından yürütülüyor olması. Kadın girişimciliğine dayalı iş modellerinde, kadınlar işin ortağı gibi olurken yarı zamanlı çalışarak evlerini ve diğer aktivitelerini aksatmadan bu girişime katkı sağlayabiliyor. Bu projeler dokunduğu hayatlarla, özellikle Anadolu’da kadının toplumdaki yerine dair algıyı da biraz kurcalıyor. Belki çoğu zaman pek değersiz kılınan el becerileri, yetenekleri ve günlük uğraşlarıyla para kazanır hale geliyorlar.
Edremit’teki Nar Kadın ile Edremit’in Yöresel Tatları projesi de bu yılın desteklenen projelerinden. Malum zeytinyağı bölgenin alametifarikası. Proje de zeytinyağıyla yapılan yöresel tatları öne çıkarmayı, markalaştırmayı ve Edremit’te gastronomi turizmine destek olmayı amaçlıyor. Anadolu’nun geneline baktığımızda yöreyi ifade eden yemeklerin tamamı evlerde pişer. Bunları dışarda bir lokantada yemek çok zordur. Bölgeyi tanımaya gidenleri, gastronomi meraklılarını heyecanlandıracak farklılıkta lezzetler bulmak sıkıntılıdır. Oysa bölgenin geleneklerinin, malzemelerinin ve kültür bileşenlerinin ortak sentezi kurulan sofralarda hissedilir. Bu açıdan baktığımızda Anadolu genelindeki kadın kooperatiflerinin misyonu oldukça önemli.
Tatlıların yıldızı
Nar Kadın projesinin başında kooperatifin yönetim kurulu başkanı, aynı zamanda kurucu üyelerinden Nedret Gürdal var. Gürdal yıllardır sahip olduğu imkanları, başkalarına imkan sağlamak için kullanmış ve bölge için şans teşkil eden bir kadın. Proje kapsamında belediye tarafından kooperatife tahsis edilen eski Edremit evi, bir turistik buluşma merkezi olarak düşünülerek Nar Gurme Tat Evi’ne dönüştürülmüş.
Sadece evlerde yiyebileceğiniz düğün mantısı (içi boş küçük bohçalar biçiminde dürülmüş hamur parçacıklarının önce yağda kızartılıp sonra kurutulması ve pişirileceği zaman tavuk suyunda haşlanıp sarımsaklı yoğurt ve baharatla servis edilmesiyle hazırlanıyor) ile agonya, avunya ya da saçaklı olarak bilinen bir diğer yerel mantı çeşidini (yufka biçiminde açılmış ince şeritler halinde kesilmiş hamur parçacıkları fırınlandıktan sonra sulu nohut ve tiftiklenmiş tavuk eti konarak servis ediliyor) burada deneyebilirsiniz. Tatlıların yıldızı ise projenin de markalaştırmayı amaçladığı yerel baklava. Çünkü yörede ev baklavası tereyağı yerine zeytinyağıyla yapılıyor, iç harç olarak ise genellikle bölgenin bademi kullanılıyor. Burada üretilen ürünleri kooperatifin internet sitesi c18narkadin.com üzerinden online olarak da satın almak mümkün.
Projelerden bazıları
Mardin’deki İpekyolu Misafir Evi’nin turizm alanında kadın girişimcileri teşvik eden yerel bir model olması amacıyla kadınlara turizm eğitimi verilmiş. Yemekten hediyelik eşyaya işletmedeki her şey kadınlardan soruluyor.
Bursa’nın 2 bin yıllık köyü Misi’de, kaybolan ipekböcekçiliği zanaatı yeniden canlandırılarak, kadınlara istihdam sağlanmış. İpekevi’nde ipekböcekçiliğinden üretilen ürünler, Koza Evi’nde ise yaptıkları yerel yemekler satılıyor.
İzmir, Seferihisar’da kadınların öncülüğünde yöreye özgü birbirinden farklı tatlar markalaştırılarak Türkiye’ye tanıtılmış.
Urfa, Göbeklitepe’de taş işçiliği atölyesi hayata geçirilmiş. Altısı kadın 21 kişi taş işçiliği eğitimi almış, bu kadınlar aynı zamanda Türkiye’nin ilk kadın taş işçileri.
Safranbolu’ya gelen turistlerin ihtiyacı doğrultusunda, anket ve yarışma teknikleri kullanılarak tarihçiler ve tasarımcı Derin Sarıyer danışmanlığında hediyelik eşya prototipi ortaya çıkarılmış.