Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yusuf Günay -Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), Kurucu Başkan - 2015 Paris İklim Değişikliği Kongresi’nde “2050” yılına kadar dünyanın ısısını 1.5 dereceye kadar azaltma kararı alındı. Hedef karbon salımını sıfırlamak. AB ülkeleri “yeşil enerji”yi gerçekleştirmek için 1 trilyon dolar yatırım yapma kararı aldılar. 2023 yılından itibaren AB’ye giren alüminyum, demir çelik, elektrik, gübre, çimento gibi ürünlerde “karbon” ayak izi varsa, ekstra vergiler ödenecek. Sonrasındaki hedef ise karbon ayak izine kapıları kapatmak. İngiltere ve Almanya, 2035’te fosil yakıtlar olarak bilinen “ağır yakıt” yerine “hidrojen” enerjisine geçecek. Almanya sistemi kurdu. Rüzgar ve güneş enerjisi santrallarıyla yeşil enerji elde edecekler.

Haberin Devamı

Bu çerçevede yeşil enerji kaynakları olarak tanımlanan rüzgar ve güneş santralları, Türkiye’ye çok büyük şans getiriyor. AB ülkeleri içinde en yüksek rüzgar enerjisi elde edebilen ülke İngiltere. Türkiye ikinci sırada yer alıyor. Keza güneş santralları konusunda da İspanya en zengin üretim şansına sahipken, ikinci sırada Türkiye bulunuyor. Türkiye’nin söz konusu enerji maliyeti bazı ülkelere göre daha ucuz. Örneğin Almanlar 1 kilovat saat enerjiyle 1 megavat hidrojen enerjisi elde ederken. Türkiye’nin coğrafi avantajıyla üretim yüzde 50 daha verimli: 1 kilovat saatten 1.5 megavat.

Daha büyük fırsatlar

Hidrojen enerjisi, hem küresel ısının kontrol altına alınması, hem de yeşil enerjiden (rüzgar/güneş) hidroliz yoluyla kolayca elde edilmesi bakımından fosil yakıtlara bağımlılığı yıllar içinde sıfıra indirebilecek yeni bir güç kaynapğı olarak kabul ediliyor.

İngiltere, Fransa ve Almanya yeşil enerji yoluyla elde edilecek hidrojen gazının üretimini geliştirirken, Türkiye’ye daha büyük fırsat kapıları açılıyor. Almanya tüm yatırımları ile ihtiyacının yüzde 20’sini karşılama olanağına sahip. Yüzde 80 oranındaki ihtiyacını ise ithal edecek. Bu anlamda Türkiye’nin 50 milyar euro’luk dev bir enerji satıcısı olabileceğini söylüyor.Türkiye’nin 2050 yılına kadar toplamda 150 milyar dolarlık bir yatırım programıyla enerji sorununda büyük ilerleme kaydedebileceği anlatılıyor. Bu alanda devletin denetleyici ve düzenleyici özel sektörün ise yatırımcı ve üretici rollerini üstlenmesi öngörülüyor.
Halen dünyada 36 bin gemi hareket halinde. On binlerce uçak havada yolcu taşıyor. Kara yollarında da aynı biçimde on binlerce ağır iş makineleri, kamyonlar ve farklı araçlar yük ve insan taşıyor. Bu ulaşım araçlarının tümünde tıpkı doğal gaz gibi hidrojen kullanılabiliyor.

Haberin Devamı

İstihdamın önü açılır

Türkiye enerji potansiyelinin ancak yüzde 10’unu kullanabiliyor. Yeşil enerji (rüzgar/güneş) ile çalıştıracağı “hidroliz” sistemi, en kısa yoldan sudaki (H20) hidrojen ve oksijeni ayıracak. Hidrojen gazı doğal gazdan 10 kat daha hafif. Hidrojen, doğada saf olarak bulunmuyor. Pek az katı maddede bileşik oluştururken, en çok suda bulunuyor. Hidrojenin elde edileceği su konusunda da Türkiye çok şanslı. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz hidrojen kaynağı olarak deniz suyunu kullanabilecek. Hidroliz sistemi için farklı modeller var. Öte yandan hidrojen üretimin atık maddesi, hayatın her alanında gerekli olan oksijen. Oksijenin de pazarı var.

Haberin Devamı

Türkiye 2050’ye kadar 200 bin megavat enerji santralı kurabilir. Yatırımdan üretime farklı sayılarla toplam 500 bin kişilik istihdam kapısı aralanabilir.

Örneğin Almanya, her türlü taşıtta hidrojen enerjisini kullanmaya başladı. Yeni enerjinin taşıt endüstrisinde de yenilikleri tetikleyeceği açıklanıyor.

Bu kapsamda “Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği”nin kuruluş çalışmaları başlatıldı. Böylece özel sektör, kamu kuruluşları ve bilim çevrelerinin ortak çalışması hedefleniyor. Derneğin temel amacı yeni iş imkanlarını araştırmak ve kamuya rehberlik yapmak. Bu noktada Doç. Dr. Rana Kuşçu’nun hazırladığı “Avrupa Yeşil Mutabakatı” metni yapılacak çalışmalarda önemli kaynak niteliğinde.