Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

BİLGAY DUMAN- Afrika’nın yüzölçümü açısından en büyük üçüncü ülkesi olarak bilinen Sudan’da, 15 Nisan’da başlayan iç çatışma, bölgesel ve hatta küresel etkiler üretebilecek bir düzeye evriliyor. Nisan 2019’da ülkeyi 30 yıl boyunca yöneten Ömer el-Beşir’e karşı yapılan darbe sonrası kurulan Egemenlik Konseyi’nin iki güçlü figürü Abdulfettah Burhan’ın liderliğindeki Sudan Ordusu ve Muhammed Hamdan Dagolo’nun hükmettiği Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında yaşanan çatışmalar, hem jeopolitik konumu hem de siyasi ve tarihi geçmişi ile Afrika’nın kritik öneme sahip ülkelerinden olan Sudan’ı adeta yangın yerine çevirmiş durumda. Her ne kadar iki taraf arasındaki çatışmalar bir anda çıkmış gibi bir görüntü oluşsa da çatışmanın iç, bölgesel ve küresel dinamikleri var. Çatışmanın tarafları el-Beşir sonrası ülke yönetimini elinde bulunduruyor. Bu da doğal olarak doğrudan ülkenin iç ve dış politikasına dair etki üretiyor.

Haberin Devamı

Sudan’da çatışmanın dinamikleri

Sürecin arka planı

Sudan Ordusu’nu komuta eden Abdulfettah Burhan, aynı zamanda Ömer el-Beşir sonrası kurulan Egemenlik Konseyi’nin Başkanı. HDK’yı yöneten Muhammed Dagolo ise Başkan Yardımcısı. Aslında Dagolo’nun yönettiği HDK, Darfur krizinde rol alan, Cancavidler olarak anılan ve el-Beşir tarafından kullanılan milis gücü. Nitekim el-Beşir Cancavidleri 2013’te kurumsallaştırarak kendisine bağlı bir güç haline getirdi. Bu noktada İran’da rejimin paramiliter gücü ‘Besiç Milisleri’ ya da Irak’ta Saddam döneminde rejimi korumakla görevli ‘Cumhuriyet Muhafızları’na benzer bir yapı oluşturuldu. Böylece Ömer el-Beşir HDK vasıtası ile iktidarını korumayı amaçlamıştı. Ancak HDK ve Dagolo, Abdulfettah Burhan’la birlikte 2019’da el-Beşir’e karşı yapılan darbenin baş mimarı olmuştu. Nitekim Burhan ve Dagolo, darbe sonrası kurulan Egemenlik Konseyi’nin başkan ve başkan yardımcıları olarak iki kilit aktörü oldu. Zaten 2021’de Egemenlik Konseyi’nin görevlendirdiği başbakan Abdullah Hamduk’a karşı da yapılan darbenin de baş mimarı oldular. Buna rağmen ikili arasında bir uyum sağlandığından bahsetmek de mümkün değildi. Özellikle HDK’nın orduya entegrasyonuna ilişkin süreç konusunda anlaşmazlıklar yaşandığı gibi hem Burhan hem de Dagolo’nun farklı dış politik hamleler yaptığı görüldü. Bu anlamıyla Hamduk’un görevden alınmasından sonra ülke yönetiminde Burhan ve Dagolo arasında keskin bir mücadele başladığını söylemek yanlış olmaz. Zira aslında resmi bir askerlik geçmişi olmayan Dagolo’nun son bir iki yıllık süreçte siyasetin merkezine konumlanmaya çalıştığı biliniyor. Bunun için ülke dışı ziyaretler düzenleyerek uluslararası destek ve ilişki ağı da kurmaya gayret ettiğini söylemek mümkün.

Haberin Devamı

Sudan’ın ekopolitiği

Bu noktada Sudan Ordusu ve HDK arasındaki çatışma temelinde saf bir iç çatışma gibi görünse de meselenin bölgesel ve hatta küresel çapta boyutları var. Özellikle ekopolitik açıdan Sudan’daki altın kaynakları son derece önemli. Sudan’da kontrollü bir altın piyasası yok. Bu yüzden kayıt dışı ekonomi son derece esnek. Nitekim Dagolo’nun da Rus özel güvenlik şirketi Wagner’le altın ticareti konusunda bir işbirliği içerisinde olduğu gizli değil. Ayrıca Rusya’nın Sudan’a olan ilgisi de yeni değil. Rusya’nın Kızıldeniz’de kıyı kenti Port Sudan yakınlarında bir askeri üs inşa etmek istediği de haberlere sıkça konu olan bir gerçek. Ömer el-Beşir 2017’de Moskova’yı ziyaret ettiğinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e Sudan’ın ‘Rusya için Afrika’nın anahtarı’ olacağını söylemişti. Beşir’in Rusya’nın desteğini olası bir ABD müdahalesine karşı istemiş olabileceğini söylemek mümkün. Nitekim ABD’nin de bu ziyaretin ardından Sudan konusunda farklı bir tutum sergilemeye başladığı görülüyor. Zira Sudan, ABD tarafından ‘teröre destek veren ülkeler’ statüsünde konumlanıyordu. Ancak Sudan önce 2017’de ekonomik yaptırımlar listesinden çıkarıldı, 2020’nin sonunda da dönemin ABD başkanı Donald Trump tarafından siyasi yaptırımlar listesinden de çıkarılarak, ‘teröre destek veren ülkeler’ statüsünün dışında bırakıldı. Bundan hemen sonra Ocak 2021’de de Sudan ile İsrailli yetkililer arasında, ABD’nin Hartum’daki Büyükelçiliğinde Abraham ya da İbrahim Anlaşmaları olarak anılan İsrail’le normalleşme anlaşmasına imza atılmıştı.

Haberin Devamı

Arabuluculuk girişimleri

Buna rağmen Sudan dış politikasında belirgin bir yönelme olduğunu söylemek mümkün değil. Başka bir deyişle Sudan’da taraflar dış politikada net bir ayrışma içerisinde değil. Özellikle ABD mevcut durum itibariyle daha çok İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkeler üzerinden hareket ediyor. Bu noktada özellikle BAE’nin Sudan’daki altın ve para transferi üzerinde önemli etkisi var. Güney Sudan’ın ayrılmasından sonra petrol kaynaklarının neredeyse yüzde 75’ini kaybeden Sudan’da altın ve ‘Arap zamkı’ olarak ifade edilen hammadde ticaretine bir yönelim var. Arap zamkı sıradan bir ürün değil. Dünyadaki toplam üretimin yüzde 85’i Sudan tarafından karşılanıyor, gıda endüstrisinden kozmetik alanına kadar birçok yerde kullanılıyor. Örneğin Pepsi ve Coca Cola, Sudan’dan ithal edilen Arap zamkının en büyük tüketicilerinden biri. Çin’in de Sudan’da doğalgaz ve altyapı yatırımları bulunuyor. Sudan’la birlikte Çin’in 2023 için Afrika’ya 150 milyar dolar gibi bir bütçe ayırdığını da göz ardı etmemek gerekiyor.

Ancak Sudan’da mevcut durum itibariyle kimse kimsenin ayağına basmış değil. Zira Burhan ve Dagolo arasındaki çatışma çok daha taze ve bir tarafın lehine evrilen bir sonuç yok. Ancak çatışmaların duracağına dair bir emare de yok. Çatışmaların özellikle başkent Hartum’da yoğunlaşması nedeniyle hemen hemen tüm ülkeler diplomat, görevli ve vatandaşlarının tahliyesi için çaba harcıyor. Bunun için birkaç kez ateşkes ilan edilmiş olsa da tam olarak uyulduğunu söylemek zor. Bu anlamıyla esas hesaplaşmanın tahliyeler bittikten sonra ağırlaşması ve müdahale söz konusu olabilir. Bu noktada Türkiye erken bir hamle ile eşit mesafede durduğu her iki tarafa da arabuluculuk çağrısı yaptı. Ayrıca ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve BAE’nin ortak bir arabuluculuk teklifleri var. Ayrıca BM, Afrika Birliği ve 8 Afrika ülkesi tarafından kurulan Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi’nin de arabuluculuk girişimi var. Şimdilik somut adımlar atılabilmiş değil, ama ön alıcı hamlelerde geç kalınması durumunda Sudan’daki ateşi büyütebileceği gibi Libya, Suriye ya da Yemen’de olduğu gibi uzun soluklu çatışma ve istikrarsızlık riski ortaya çıkarabileceği göz ardı edilmemeli.