Prof. Dr. FARUK ŞEN TAVAK Vakfı Başkanı
Ortaöğrenimine İstanbul Alman Lisesi’nde devam etti, Almanya’nın WWU Münster Üniversitesi’nde işletme ekonomisi okuduktan sonra aynı üniversitede doktorasını yaptı. 1980’de Bannberg Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı.
1981-85 arasında Düssburg Üniversitesi’nde çalıştı; 1985’te Almanya’nın eski başkenti olan Bonn’da Türkiye Araştırmalar Merkezi’ni kurdu. 1991’de Essen Üniversitesi’nde Profesör oldu. 2008’in sonuna kadar Türkiye Araştırmalar Merkezi’ni yöneten ve 180 araştırmaya imza attı; 2009’da Türkiye Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı’nın kurucusu olarak çalışmalarına devam etti.
TAVAK Vakfı’nın yönetim kurulu başkanlığını sürdüren Şen, 2010 yılında Türkiye’ye döndü. Bugüne kadar Almanca, İngilizce, Fransızca ve Türkçe dillerinde birçok makale ve kitabı olan Şen, Ayrıca REMA (Researching Marketing) kuruluşunun da sahibidir.
2015’te gerçekleşecek seçimlerden önce Türkiye’de sosyal demokrasinin yeni bir ekonomik politika oluşturması gereklidir. Sosyal demokrasinin ağırlık vereceği konular neler olmalıdır? Bunları kısaca 6 ana başlıkta toplayabiliriz.
1 ÜRETİM: Türkiye, endüstri sektörlerinde hangi branşlarda geleceğe yönelik daha fazla üretim yapması gerektiğini tespit etmek zorundadır. Ayrıca hangi branşlarda hangi ülkelerle rekabet edecek? Bu branşların Türk ekonomisine getirisi, iş gücüne sağlayacağı yararlar ve bunun önümüzdeki 15 yıl için ciddi planlanması sosyal demokrat ekonomistlere düşen büyük bir görevdir. Almanya, İngiltere, Fransa gibi eski devlerin çöküşe geçtiğini, buna karşılık Çin’in yanında Hindistan, Güney Kore, Endonezya ve gelecekte Vietnam ve Tayland gibi ülkelerin büyük atılım yaptığını tespit edecek ve üretim alanlarını ciddi bir şekilde araştıracak kişiler, Türkiye’nin geleceğine de yön verebilirler.
2 PAYLAŞIM: Türkiye 2002-2011 yılları arasında yüzde 59’luk bir büyüme hızıyla Çin ve Hindistan’dan sonra en fazla büyüme hızını gerçekleştiren ülke olarak dünya liginde ön sıralarda yer alırken, paylaşım açısından ise Türkiye’nin konumu yürekler acısı bir durumdadır. Ülkedeki insanların yüzde 1’i yani, 77 milyonluk Türkiye’nin 770 binlik bir kitlesi ulusal gelirin yüzde 49’unu alırken diğer 76 milyon 300 bin kişinin ulusal gelirin yüzde 51’ine paylaşması konumunda Türkiye’nin önünde ancak Mısır, Hindistan gibi ülkeler yer almaktadır. Bu adaletsiz paylaşımı vergi politikasının yanında akılcı yeni paylaşım projeleri gerçekleştirerek sorunlar çözülebilir.
3 VERGİ POLİTİKASI: Türkiye’nin ciddi bir vergi politikası olduğunu söylememiz oldukça güçtür. Özellikle 1950’lerde başlayan her mahallede bir milyoner yaratma projesi bu mahalledeki diğer kişilerin ellerindeki paraları alarak mahallede birinin eline verilmesi konumunu ortaya çıkarmıştır. 52 milyon seçmenin bulunduğu bir ülkede 8 milyon kişinin vergi vermesi Türkiye için bir ayıptır. Avrupa Birliği’nin birçok ülkesi bu sorunu çözerken Türkiye’nin vergi politikası oluşturmakta bu kadar başarısız olması sosyal devletin bir ayıbı olmasının yanında sosyal adaletin de önüne geçen bir konumdur. 2015’ten itibaren adaletli bir vergi sistemi oluşturmak Sosyal Demokrasinin önemli bir görevi olmalıdır.
4 İSTİHDAM: Türkiye’deki işsizlik raporlarına baktığımız zaman işsizliğin yüzde 10’lar civarında olduğu görülmektedir. Bunun gerçek olması oldukça güçtür. Tarımdaki gizli işsizliğin yanında iş arayan statüsüne girmeyen ve istihdam dışında kalan kadınları da buna katarsak Türkiye’de işsizliğin yüzde 20’lerde seyrettiğini görürüz. Aktif nüfus olarak yılda 900 bin kişinin iş piyasasına girdiği fakat en iyi şartlarda 270 bin kişiye istihdam sağladığımızdan hareket edersek sosyal demokrasinin ele atacağı konuların başında istihdam gelir.
5 BÖLGESEL DESTEKLER: Türkiye’nin en büyük sorunu bölgeler arasındaki uçurumlardır. Marmara Bölgesinde kişi başına 18 bin dolar olan ulusal gelir düştüğünü buna karşılık Güneydoğu Anadolu’da bunun 700 dolar civarında seyrettiğini görürüz. Bu açıdan sosyal demokrat parti Türkiye’de özellikle kendisinden uzaklaşan ve her geçen gün daha da fakirleşen Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve İç Anadolu’ya yönelik yeni bölgesel kalkınma projeleri gerçekleştirmelidir.
6 AB’NİN EKONOMİ POLİTİKALARI: Türkiye’de sosyal demokrat olarak nitelendirilen CHP, AB’den geçtiğimiz yıllarda büyük ölçüde uzaklaşmış, bir açıdan ‘Çanakkale geçilmez, Kıbrıs verilmez, AB’ye girilmez’ politikaları üretmeye başlamıştır. Çanakkale’nin geçilemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Kıbrıs’ı da vermemize hiçbir neden yok. Buna karşılık AB’ye girilmesinde veya girilemese bile AB yerine BRICS ülkelerinde yani Brezilya, Endonezya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ekseninde gelişen ve TBRICS’i oluşturacak bir ülke konumuna gelmemiz için AB’nin bölgesel ve sosyal altyapı fonlarına yönelik programlar ve tarımsal garanti fonu bir sosyal demokrat partinin ülke kalkınması için ele alacağı ve kendisine örnek olarak göreceği politikalardır.