Mustafa Kemal Ulusu / kulusu@hotmail.com
Değerli okurlarım bugün sizlere bir dönemin çok önemli bir futbolcusunu, bilhassa yeni genç nesle tanıtmak istiyorum. Sinyor Bartu adıyla hâlâ İtalya’da unutulmayan bir futbolcumuz olan, rahmetli Can Bartu.
1955 ile1961 yılları arasında Fenerbahçe’de futbol oynayan Can Bartu, 28 kez milli formayı giymiştir. Hele bir milli maçı vardır ki...
1958’de Romanya ile oynadığımız bir milli maçta, dönemin uçan kalecisi rahmetli Turgay Şeren sakatlanınca, aynı zamanda iyi bir basketbolcu olan Can Bartu maçın son yedi dakikasında kaleye geçmiş ve maalesef bir müdafaa oyuncumuzun kendi kalesine attığı gole mani olamamıştı.
Bir dönem, 1962 yılında İtalya’ya giden Bartu, önce Fiorentina sonra da Venezia ‘da oynadıktan sonra Lazio’da en parlak dönemi yaşamış ve İtalyan taraftarlar onun özel yaşantısında ,hatta futbol sahasındaki çok şık giyimine hayran kalarak ona, Sinyor Bartu adını takmışlardı.
1967’de Türkiye’ye dönerek tekrar FB’de forma giymiştir.
1969 yılında rahmetli Metin Oktay’ın jübile maçında çok enteresan bir olayı vardır.
Maça Metin Oktay FB formasıyla, Can Bartu ise GS formasıyla formasıyla çıkarak o ezeli rekabetin güzelliğini ve centilmenliğini futbol sahasına taşımışlardır. Ne güzel yıllardı...
Can Bartu bu arada Avrupa kupalarında final maçı oynayan ilk Türk futbolcusudur.
1 Ocak 1961’de Fiorentina- Glasgow Rangers arasında oynanan final maçında forma giymiş ve bu maçtan sonra da o Sinyor lakabı, İtalyan taraftarlarınca iyice benimsenerek hafızalara yerleşmiştir.
Can ağabeyimle Beşiktaş’ta yöneticilik yaptığım dönemlerde Cemil Turan ve bazı FB’li yakın dostlarım vasıtasıyla tanışmış ve de müthiş bir dostluk kurmuştuk.
1982’de Beşiktaş’ta görevim bittiği yıl Can Bartu ile harika bir seyahat anım vardır.
BJK alt yapısına Almanya’da yaşayan Türk ailelerinin çocuklarını kazandırmak için Almanya’ya gittiğim yıllarda Stutgart Türk Futbol Federasyonu Başkanı ve yöneticileriyle iyi dostluklarım oluşmuştu.
Yine o yıllarda Fenerbahçe muhitinde Dalyan futbol sahası vardı ve burada yazları çok harika maçlar oynanır ve bu maçlarda hemen hemen BJK-FB-GS başta olmak üzere tüm profesyonel takımlardan şöhretli futbolcular oynardı.
İşte o yıl, Almanya’daki bu federasyon ile bir organizasyon yaparak Dalyanspor’u Almanya’ya götürmüştüm.
3 gün Stutgart’ta kalıp 2 maç oynadık ve hasılatı onlara bıraktık 4 gün de bizi Münih’te misafir ettiler.
Şimdi ekibe bakar mısınız? Kafile ve takım başkanı ben Mustafa Kemal Ulusu, yardımcım rahmetli Ümit Poroy (E.FB genç takım kalecisi-Teknik sorumlu ve futbolcu Melih Ilgaz (FB’li E. futbolcu)- Takıma gelelim; Kaleci Yavuz (FB)-Candemir (GS)-Zekeriya (BJK)-Ateş(Feriköysporlu)-Melih Ilgaz (FB)-Kaya (Kasımpaşa)-Yılmaz Gökdel (GS)-Ziya (FB)-Osman Arpacı (FB)-CAN BARTU (FB)-Aydın Yelken (FB).
Ayrıca Almanya’ya yerleşen rahmetliler kaleci Özcan Arkoç, Akgün ile Yılmaz Yücetürk de kafilemize katılmışlardı.
İlk maça çıkıyoruz soyunma odasındayız, ben takımı sayıp başkan olarak konuşmamı yaptıktan sonra, “takım kaptanı Can Bartu’dur” deyince, şu anda tüylerimi diken diken eden bir anıyı paylaşmada edemeyeceğim.
“Takım kaptanı Can Bartu” dememden hemen sonra, takım hazırlanıp tam sahaya çıkarken, Can Bartu bana ve takıma doğru dönerek “Bu takımda Melih Ilgaz ağabeyimiz varken benim Sinyorluğum sökmez. Melih ağabey lütfen şu kaptanlık pazubandını koluna tak ve takımın başında sahaya sen kaptan olmak üzere çıkalım.”
İnanın o dönem en yaşlımız olan Melih Ilgaz ağabeyimiz (FB Başkanı Faruk Ilgaz’ın diş hekimi kardeşiydi) başta olmak üzere hepimiz o kadar duygulanmıştık ki, hayat boyu o sahneyi unutamam.
İki maçta da galip gelerek Münih’e geldik, hem Stutgart’da, hem de Münih’te, Can ağabey ile onun Avrupa tecrübesi ve büyük zevkiyle deli gibi alış verişler yapmıştık.
Can Bartu aynı zamanda harika da bir basketbolcuydu.
Aynı gün FB formasıyla futbol ve sonra da basketbol maçlarında sahaya çıkarak ayrı bir rekora da imza atmıştır.
Türk futbol basının unutulmaz yazarı rahmetli İslam Çupi ağabeyimin kaleminden bir Can Bartu anısını da anlatmadan geçemeyeceğim. İslam Çupi şöyle yazmış; “Yıl 1959. Bir maçtan sonra Can’ın kaçırdığı bir gol için şöyle yazmışım, ‘Bir partide uşak dans pistine çişini yaparsa sülfirik asit, bir kont yaparsa şampanya olur.’
Bu yazıma kızmıştı, ilk karşılaştığımızda ona ‘Can ikimiz de Türkiye’de pek anlaşılmayan şeyler yapmaya çalışıyoruz, ben bunları Fransa’da yazsaydım ya kovulur, ya da taltif edilirdim, Türkiye’de ise kimse iplemiyor, bırak eğlenip gidiyoruz işte’. Gülüşmüştük, ama o bu hikayeyi şöyle kapatmıştı, ‘Sen bundan sonra konta lütfen bir tuvalet buluver.’
Son olarak yine İslam ağabeyimin bir sözü ile bitiriyorum.
“Yıllar yılların altında kalmış, futbol topu Can’ın adeta oyuncağı olmuş ve bu ortak yaşama bir altın çağ olarak tescil edilmiştir.”
Evladını kaybetmiş bir baba olmama rağmen , kadere inanan bir baba olarak, tüm babaların Babalar Günü’nü kutluyorum.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024