Prof. Dr. Ayşe Yüksel
İlk ve ortaöğretimini İstanbul’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu’ndan 1979’da mezun oldu. 1995’te Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden doçent unvanı alan Yüksel, 1980-2001 yılları arasında Prof. Dr. Türkan Saylan’la beraber İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalıştı. 1980-2001 yılları arası Saylan ile beraber Van ili başta olmak üzere lepralı hastaların tanı, tedavi ve rehabilitasyonlarında çalışmalar yapan Yüksel, 2001’den bu yana Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin profesör kadrosunda. Üniversitenin Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Yüksel, Saylan’ın vefatından bu yana Cüzzamla Savaş Derneği’nin de başkanı.
Okuduğumuz romanlarda, izlediğimiz filmlerde çok yanlış anlatılan lepra, aslında küçücük bir mikroorganizmanın yol açtığı, oldukça zor bulaşan, deri ve periferik sinirlerimizi etkileyen bir hastalıktır. Böyle olunca da tanısı ve tedavisi çok kolaydır. Yeter ki ona önyargı ile yaklaşmayalım. Lepra, tedavi olmamış hastalardan solunum yolu ile alınan bakterinin, daha çok çocuklarda, bağışıklık sisteminin yetersizliği nedeniyle yok edilemediği için oluşur. Hastalığın belirtileri uzun yıllar sonra deride lekelerle ortaya çıkar, tanı konduktan sonra da hastalığın tipine göre, altı ya da on iki ayda, birden fazla ilacın bir arada kullanılması ile tedavi edilir. Dünya Sağlık Örgütü, 1995 yılından bu yana ilaçları ücretsiz dağıtmaktadır. Lepradan korunma çok ucuz, erken tedavi ucuz, rehabilitasyon ise pahalıdır.
53’TEN BERİ ANILIYOR
Fransız lepra çalışmacısı Raoul Follerau 1953 yılında, toplumun lepra konusunda duyarlılığını artırmak, var olan korkuyu yenmek için “Dünya Lepra Günü” anılmasını başlatmış. Her yıl bir tema ile dünyada yüzden fazla ülkede anılıyor. Bu yılın teması “Güçleri Birleştirme-Gelişmeyi İlerletme”. Cüzzamla Savaş Derneği, ÇYDD işbirliği ile 26 Ocak Pazar günü (bugün) Akatlar Kültür Merkezi’nde günün anısına bir program düzenledi.
Ülkemizde, 1960’lı yıllarda, Doç. Dr. Etem Utku’nun yaptığı tarama çalışmaları sonucu, Sağlık Bakanlığı’nda kayıtlı 4 bin kadar lepralı hasta vardı. Tedavileri için de Elazığ’da Cüzzam Hastanesi, Ankara’da Tıp Fakültesi’ne bağlı Lepra Merkezi, İstanbul’da Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Tıp Fakültesi ve Cüzzamla Savaş Derneği’nin birlikte desteği ile Lepra Hastanesi hizmet veriyorlardı. Ben de, hepimizin örnek aldığı öğretmen, değerli hekim, bilim kadını, sosyal girişimci Prof. Dr. Türkan Saylan ile birlikte lepra çalışmalarında uzun yıllar görev yaptım.
HOCA’NIN KATKILARI
Türkan Hocamız, ülkemizde lepra konusu ve lepralı hastalar için oldukça önemli çalışmalar yapan, kurduğu ekibin istekle ve heyecanla çalışması sonucu, sosyal bir hastalığın nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda, örnek olan bir hekim. Sosyal bir hastalığa çok yönlü yaklaşmak gerekir. Türkan Hocamız da bunu, uzun yıllar önce lepra hastanesinde gerçekleştirdi. Hastalara tanı koyabilmek için, ekibi ile köy köy dolaşarak, hastaları ve ailelerini evlerinde ziyaret ederek, hasta olanların tedavisini, fiziksel ve sosyal rehabilitasyonunu, sadece hastaların değil aynı zamanda ailelerinin de gelişmesini, çağdaş koşullarda yaşamasını sağladı.
Bugün yaşayan, leprası iyileşmiş ama geçmişte çok iyi tedavi olamadığı hâlâ destek bekleyen 2 bin kadar “Lepradan Etkilenmiş Kişi” var. Ben de, çalışma yaşamıma lepra hastanesinde başladım, orası hepimizin evinden de öte oldu. Neler yaptık, neler yaşadık diye düşündüğümde yaşadıklarımız gözümün önünden geçerken aynı zamanda güzel şeyler başarmanın zevkini de duyuyorum. Lepra konusunda eğitim almak için yurtdışı deneyimleri, uluslararası kongrelerde bildiri sunabilme heyecanı, lepra taramaları ile güzel ülkemizi ve insanlarımızı tanıma, ufkumuzu geliştirme kendimiz adına kazançlarımız.
BÜYÜDÜK
Hastalar, bir kere görüp bir daha karşılaşmadığımız kişiler olmadığından biz genç lepracılar onlarla birlikte büyüdük, onların yaşamlarındaki önemli dönemlere tanık olduk, tüm ailelerini tanıdık, nikâhlarında şahit olduk, doğan çocuklarını kendi çocuklarımız gibi büyüttük, okuttuk, eğitimde başarılı olduklarında birlikte sevindik, yeni satın aldıkları ya da yaptırdıkları evi birlikte yerleştirdik. Bugün, kendi ayakları üzerinde durabilen gençlerimiz, çocuklarını okutarak onları, mühendis anne-babası olarak tanımlayabileceğimiz iyileşmiş hastalarımız bu heyecanlı çalışmaların sonucu. Ama hâlâ hem maddi hem de tıbbi desteğe gereksinimi olan “Lepradan Etkilenmiş Kişi”ler var. Onların unutulmaması, artık “Türkiye’de lepra bitti” düşüncesi ile ihmal edilmemesi gerekmektedir.
DESTEK GEREKİYOR
1976’da kurulan Cüzzamla Savaş Derneği, lepra konusu ve hastaların gereksinimleri için tüm duyarlı kişi ve kuruluşların desteği ile çalışmalarını sürdürmektedir. Bu destek ile hasta hastaneye ulaşımda, tedavi almada, çocuklarının eğitimini sürdürmede, gelir getirebilecek işler yapabilmede sorun yaşamamaktadır. Yaşayan ama sakatlığı ve yaşı nedeniyle, üretken olamayan bu hastalarımız için hepimizin desteği gerekmektedir. Bu desteği “Cüzzamla Savaş Derneği”ne yapabilirsiniz. Sizin sesiniz, “Ben de varım” deyişiniz, hem lepralılara hem de onlar için çalışanlara güç verecektir. Hadi hemen şimdi.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024