Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hikmet Sami Türk

Papa Franciscus, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni kapsayan 5 günlük ziyareti sırasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından davet edildiği hâlde, KKTC’ye geçmedi.

Papa Franciscus, hem Katolik kilisesinin başrahibi, hem Vatikan devletinin başkanı olarak dinî ve siyasî nitelikte çift kimlikli bir insandır. Bu kimlikleriyle birçok ülkeyi ziyaret etmiştir. Son ziyareti, Ortodoks ülkeler olarak Yunanistan ve uluslararası plânda Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni kapsamaktadır. Buna karşılık henüz Türkiye dışında başka bir devlet tarafından tanınmayan KKTC’ye Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından davet edildiği hâlde geçmemesinin, böyle bir ziyaretin tanıma anlamına gelebileceği düşüncesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Haberin Devamı

Anlamlı olurdu

Böylece Papa Franciscus, 15 Kasım 1983 günü KKTC’nin kurulması üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aldığı 18 Kasım 1983 tarih ve 541 (1983) sayılı haksız karara dayanarak uluslararası toplumun KKTC’ye karşı uyguladığı tanımama politikasını paylaşmıştır. Oysa Papa Franciscus, bu yılın Mart ayında Irak’ı ziyareti sırasında bir devlet dahi olmayan, ama bu yolda plânları olan Irak Kürt Bölgesi Yönetimi’ni de ziyaret etmişti. Bu nedenle Kıbrıs’ta 38 yıldan beri bağımsız, demokratik bir devlet olmanın gereklerini bütün anayasal organlarıyla yerine getirmiş bulunan KKTC’yi birkaç saatliğine de olsa ziyaret etmesi, uluslararası plânda KKTC’ye yapılan haksızlığa işaret etmesi bakımından çok anlamlı olurdu. Hakkaniyetin gereği de buydu. Siyasî kimliğiyle bunu yapmaktan kaçınması, üstelik konuşmasında Kıbrıs’ta birlik mesajı vermesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne Kıbrıs’ta eşit, egemen iki devletli bir çözüm öneren KKTC’ye karşı kendi görüşüne göre kullanacağı bir argüman vermiştir.

Fakat Kıbrıs sorununda gerçekçi çözüm yolu, ancak Ada’da eşit, egemen iki devletin anlaşmasına ve işbirliğine dayalı olabilir; Ada’daki birlik de böyle sağlanabilir. Papa Franciscus’un işaret ettiği birlik bu anlamda değerlendirilmelidir.”