Zafer İşeri Avukat Öğretim Görevlisi
Ölen kişinin öncelikle mirasçıları onun çocuğu ve torunu gibi alt soyudur. Bu kişilerden herhangi biri, miras bırakandan evvel vefat etmiş olursa onun payı, kendi çocuklarına kalacaktır.
Şayet ölenin çocuğu ya da torunu bulunmuyor ise bu halde anne ve babası mirasçı olacaktır. Hem alt soy hem de anne baba olmadığı durumlarda ölen kişinin mirası hala ya da dayıya veya onların çocuğuna geçer.
Çocuklar açısından vefat eden babalarından kalacak miras payı, evlat edinilmiş ya da başka anneden doğan ve nüfusa kaydettirilmiş çocuklarla aynı şekilde, onlar anne baba bir öz kardeşmiş gibi hesaplanır.
Evlat edinilen kişinin bu mirasçılık sıfatı yanında, kendi ailesindeki miras hakları da devam edecektir. Bir kişiyi evlat edinen ya da onun mirasçıları, evlatlığa mirasçı olamaz.
Eş açısından değerlendirecek olursak, ölüm anında evli olmak kaydıyla başka mirasçı olmadığı hallerde mirasın tamamına hak kazanır. Çocuklar var ise 1/4, çocuk yok ancak kayınvalide ya da kayınpeder ile birlikte kalmış ise 1/2’si, ölenin büyükanne, büyükbabası ile birlikte hayatta ise 3/4 pay alacaktır. Kişi öldüğü vakit geriye hiçbir mirasçısı kalmamış ise bu halde malvarlığı devlete kalacaktır.
Zikredilen yasal mirasçıların bu hakları ya mirastan feragat ettiklerine dair bir beyanı ölümden itibaren 3 ay içerisinde ölen kişinin yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesine iletmeleri, ya da miras bırakanları hayatta iken, onlara karşı ağır cezayı gerektirecek bir suç işlemeleri durumunda ortadan kalkar.
Miras bırakan kişi hayatında yaptığı tasarruflarda elbette serbesttir. Ancak mirasçılarından biri yönünden mal kaçırmak kastıyla yaptığı hileli işlemler herhangi bir zamanaşımı süresine tabi olmaksızın iptal ettirilebilecektir.
Mirasçılar, ölen kişinin malvarlığından istifade ettikleri gibi, borçlarından da sorumlu olacaklardır.
Ölen kişinin vefatı anında borçları, malvarlığından daha çok ise, alacaklının mirasçıdan bu borcu ödemesini talep etmesi halinde mirasçı, mahkemeye müracaat edilip borca batık bir miras yüzünden borçtan da sorumlu tutulmamayı talep edebilir.
Kişiler hayatları devam ederken elbette mirasçılarını düşünmeksizin malvarlığı üzerinde serbestçe tasarruf edebilirler. Aynı şekilde ölüme bağlı vasiyet türünden işlemler de tesis edebilirler.
Vasiyet bırakabilmek için aklı başında ve 15 yaşını bitirmiş olmak lüzum eder. Vasiyet bırakma noter ya da mahkemeye başvurarak yapılabileceği gibi, el yazılı şekilde yahut müstesna hallerde sözlü olarak da yapılabilir.
Vasiyet bırakacak kişi, yasal mirasçılarının miras paylarının bir bölümü açısından (çocuklar için miras payının yarısı vb.) bu paya tecavüz edecek mahiyette bir ölüme bağlı tasarrufta bulunamaz.
Bu halde, saklı payı zedelenen yasal mirasçı, hakkı geçen kimselerden hakkı kadarını geri vermesini dava edebilir.
Kişiler hayattayken malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle ölümünden sonrasına ilişkin planlamalarda bulunabilir. Bu planlamalarla belli şartlarda miras kalacağı da düzenlenebilir.
Aile dışından kimseleri mirasçı olarak tayin edebilir. Mirasından belli pay vermek yerine belirli bir malını aileden ya da dışarıdan bir ya da birkaç kişiye bırakabilir.
Kişiler hayatta iken bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Bu halde feragat eden, mirasçılık sıfatını altsoyu da dahil olmak üzere kaybeder.
Esasen yasalarımız herhangi bir art niyet ya da müdahale olmadığı vakit, hakkaniyete en uygun paylaştırma yöntemini sağlamış durumda. Vefat saniyesinde haklar ve sorumluluklar intikal ediyor.
Vefat tarihinde hangi yasa hükmü yürürlükte ise seneler sonra yapılan paylaştırmalarda dahi o dönemdeki yasa uygulanmakta.
Osmanlı dönemindeki vefata ilişkin dağıtımlar halen İslam miras hukuku (feraiz) hükümlerine göre yapılıyor.