İsmail Özcan - Eğitimci/Yazar - Birkaç yıl önce tanınmış bir yazarın köşesinde okuduğum ve yazımın spotu yaptığım söz, benim için o gün bu gündür insanlara bakışımda bir kriter, bir yol gösterici oldu. Çünkü bu söz insanlara yaklaşmada, onları değerlendirmede elimize şaşamaz bir ölçü veriyor.
Buna göre bir insan; bizden farklı, bizimkine aykırı hangi inanca, düşünceye, hangi politik ve ideolojik kanaate sahip olursa olsun, o insan eğer şahsen düzgün ve dürüst biriyse ona güvenilir, onunla diyalog ve alışveriş içinde olunabilir. Ama bir insan bizimle aynı fikirde, aynı politik ve ideolojik eğilimde olmasına rağmen düzgün ve dürüst biri değilse, güven vermiyorsa onun bizimle aynı fikir ve kanaatte olmasının değeri yoktur.
Ünlü Alman yazar ve fikir adamı Herman Hesse, buradaki tezi dört dörtlük destekleyen şu sözü söylüyor: “Politika konusunda benimkilerle taban tabana zıt görüşte birçok dostum var. Aynı politik görüşleri paylaştığım insanlar arasında da hiç ciddiye almadığım pek çok kişi bulunuyor.”
Bugün birey olarak bizler de içinde yaşadığımız toplum da çevremizdeki insanlarla, bildik tanıdıklarla, arkadaş ve akrabalarla böyle bir ölçü kullanarak ilişki kuramıyoruz. Kendimizinkine zıt bir politik ve ideolojik kanaate sahip olanları anında ötekileştiriyoruz. Hoşgörünün, empatinin zerresine bile sahip değiliz! Bu yüzden de çok kolay kutuplaşıyoruz, aramızda duvarlar örüyoruz. Kolayca gerginliklere, kırgınlıklara sürükleniyoruz.
Gelişmiş toplumlarda bizdeki boyutlarda kutuplaşma, gerginlik ve kırgınlıklar bulunmuyor. Çünkü böyle toplumlarda bireyler kendi inanç, düşünce ve kanaatlerine saygı beklerken kendileri de aynı konularda başkalarınınkine saygı gösterebiliyorlar. Bunu da çok rahat yapabiliyorlar. Yine böyle toplumlarda bir birey başka bir bireyin düşünce ve kanaatlerine saygı duyarken karşısındaki şahsın düzgün ve dürüst biri olmasına da bakmıyor. Madem bir insan bir konuda öyle düşünüyor, o da onun hakkıdır, deyip geçiyor.
Bizde ise karşımızdaki insan ne kadar dürüst ve güvenilir biri olursa olsun dini inancı, politik kanaati bizimkine zıt veya bizimkinden farklı ise onun kaderi yine de dışlanmak, ötekileştirilmektir. Bizde ne yazık ki temel felsefe, “bir kimse benimle aynı görüşte olsun da ne olursa olsun!”dur. Dürüstlük, güvenilirlik en son
aranacak ayrıntı durumundadır.
Aynı şekilde bir fikir de akla uygunsa, barışçıysa, tutarlıysa, insanî ise onun sağcı solcu, A partili, B partili olmasının önemi yoktur.
Aksine eğer bir fikir ayırımcı, kışkırtıcı, kavgacı, akıl dışı ve tutarsızsa hangi taraftan olursa olsun değeri yoktur.
Ne yazık ki fikirle ilgili bu kaliteli ölçü de bizde layık olduğu oranda karşılık bulmuyor. Karşımızdaki insanın fikri ne kadar sağlam ne kadar tutarlı olursa olsun, bizim inancımıza, düşüncemize, ideolojimize zıtsa onun hiçbir kıymeti olmuyor.
Bugün bizim toplumuzda kişisel olarak da grupsal olarak da geçerli olan, yürürlükte olan iletişim şekli maalesef budur.
Görüş ayrılıklarını abartmakta, bu alanda habbeyi kubbe yapmakta çok marifetli bir toplumuz. Tam da bu sebeple bir türlü bir barış toplumu, bir uzlaşma toplumu görüntüsü oluşturamıyoruz. Kavgacı, gürültücü, vurmaya kırmaya teşne bir toplum görüntüsü oluşturmakta ise son derece başarılıyız!
Eğer bizler insanlara ve fikirlere baştaki harika söze uygun olarak bakmayı başarabilsek daha barışçı, daha uzlaşmacı, daha uygar bir toplum olacağımızda şüphe yoktur.
'Bir insanın kalitesi, fikirlerinden; bir fikrin kalitesi de renginden daha önemlidir'