Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

JosÈ Graziano da Silva

2006 yılında Jose Graziano da Silva, Latin Amerika ve Karayipler FAO Bölge Temsilcisi ve Genel Direktor Yardımcısı oldu. 6 Haziran 2011 tarihinde Brezilya’nın önerisiyle FAO Genel Direktörü olarak seçilen Da Silva, görevine halen devam etmektedir. Dr. Graziano da Silva gıda güvenliği, tarım ve kırsal kalkınma alanlarında profesyonel kariyere sahiptir. Kendisi kırsal kalkınma, gıda güvenliği ve tarımsal ekonomi üzerinde olan önemli yayınların da yazarıdır. Da Silva 1977 yılından bu yana kırsal kalkınma alanında ve açlığa karşı çalışmalarını akademide olduğu kadar örgütlü emek mücadeleleri için siyasi bir düzeyde de gerçekleştirmişti. Da Silva iyi derecede İngilizce, İspanyolca ve Portekizce bilmektedir.

Haberin Devamı


Ne sıklıkta süpermarkete gidip raflardaki en güzel görünümlü elmayı ya da muzu arıyorsunuz? Doğal tercihlerimize dayanarak güzel diye seçtiğimiz meyveler, aslında önemsiz kusurları olan tonlarca meyve ve sebzenin çöpe gitmesi anlamına geliyor.
Aslına bakarsanız, gıdanın tüketiciler ya da onlara hizmet eden market ve restoranlar tarafından ziyan edilmesi hikayenin yalnızca bir kısmı.
Tüketici israfı, düşük gelirli ülkelerde büyük bir sorun olmamakla birlikte gıda değer zincirinin başlarında hala çok büyük miktarlarda gıda israf ediliyor. Marketlerde ve tarlalarda yapılan işleme, taşıma, depolama faaliyetleri esnasında yaşanan gıda kayıpları Avrupa ve Orta Asya’nın birçok bölgesinde gıda güvenliğini tehdit ediyor.

Hasat sonrası kayıplar
Gelişmiş ülkelerde hasat sonrası kayıplar üretimin yüzde 40‘ını oluşturuyor. Avrupa’da gıda kaybının miktarını ve tüm gıda zincirinde israf edilen miktarı yan yana getirirsek yıllık kişi başı 280-300 kg civarında gıda kaybının yaşandığını görürürüz. Gıda israfı ve kaybı birlikte ele alındığında tüm dünyada 1.3 milyar metrik tona ulaşıyor.
Bu rakam dünyanın yıllık gıda üretiminin üçte biri. 842 milyon insanın açlık, yetersiz beslenme ve gıda güvensizliği içinde yaşadığı bir dünyada sizce bu kabul edilebilir mi? Geleceğe bakıldığında dünya nüfusunun 2050’de 9 milyara erişmesi ve gıda
gereksinimlerinin artmaya devam etmesi bekleniyor. Gıda kayıpları ve israfı bunun yarısı kadar bile azaltılsa 2050’de dünya nüfusunu beslemek için mevcut gıda ihtiyacının bugün tahmin edildiği gibi yüzde 60 değil, sadece yüzde 25 artması gerekecek.

Sarsıcı fatura
Gıda kayıp ve israfları çevreye de sarsıcı bir fatura kesiyor. Gıda kaybı yaşandığında ya da gıda ziyan edildiğinde üretimde kullanılan enerji, toprak ve su kaynakları da ziyan edilmiş oluyor. Yılda tahminen 3.3 gigatonluk sera gazı, hiç tüketilmemiş olan gıdaların üretiminde salınıyor. Bir de tabloya ekonomik açıdan bakın: Yıllık toplam gıda israfı ve kaybının maliyeti üretici fiyatlarında 750 milyar dolardır. Satış fiyatlarını ve çevresel etkileri de işin içine katarsak bu rakam çok daha artacaktır.
Etik, ekonomik, çevresel ya da insanların gıda güvenliği, hangi açıdan bakarsanız bakın üretilen tüm gıdanın yıllık üçte birini ziyan edilmesine müsamaha gösteremeyiz.
Bu yüzden Birleşmiş Millletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un “Sıfır Açlık Mücadelesi”nin beş unsurundan birini gıda kaybı ve israfının üstesinden gelmek oluşturuyor. Tüketici davranışları önemli olsa da gıda kaybı ve israfı bir hayat tarzı seçiminden ziyade tümüyle kapsayıcı bir politika konusu olarak görülmelidir.

Sebep olan aktörler
Gıdanın kaybı ve israfı sorunu gıda değer zincirinin tüm oyuncularını içine almayı gerektirecek kadar büyük ve karmaşıktır. Özel sektörün gıdanın taşınma, depolanma ve pazarlanması için gereken altyapıya yatırım yapmasına acilen ihtiyaç olduğu gibi, iyi uygulamalarla çiftçileri eğitecek programlar yürütmeye de ihtiyaç vardır. Kamu sektörü gıda kaybı ve israfını azaltmak için bu konuda araştırmalar yapabilir, yöntemler geliştirebilir, özel sektörü teşvik eden politikalar üretebilir.
Peki, Avrupa ve Orta Asya’daki hükümetler bu değişimin olması için nasıl destek olabilir?

Sorunlar neler?
Dünyanın bu bölgesinde işlerini kaybetmiş küçük ölçekli üreticilerin yoğunlukta olduğunu görüyoruz. Çoğu zaman bu üreticiler, kayıp ve hasarları gıda zincirinde azaltmaya yarayacak yeni teknolojilere yatırım yapamıyor. Küçük ölçekli çiftliklerin piyasaya hızlı erişimi de sorunlardan bir diğeri.
Hükümetler üretici örgütlerin oluşturulmasını ya da geliştirilmesini teşvik edecek politikalar sunmayı ve bu çerçevede yürütülecek programları desteklemeyi önemsemelidirler. Bu tür bir işbirliği küçük üreticilerin güçlenmesini ve üreticiden satıcıya doğrudan bir ilişki kurulmasını ya da ön soğutma ve depolama kapasitelerini ortaklaşa geliştirmeyi sağlar. Bunun sonucunda hasattan hemen sonra ekinlerin bozulmasından dolayı oluşan çok yüksek boyutlardaki kayıp ve israf azalır. Bu, aynı zamanda taze ürünlerin raf ömrünü uzatır, tüketici israfının daha az düzeyde olmasına katkıda bulunur.

Çözüm arayışı
Gıda kayıp ve israfını azaltma yolunda hükümetler aynı zamanda belli başlı tarım-gıda zincirlerindeki (örneğin; yumru ve kök, sebze ve meyveler ve tahıllar) önemli oyuncular arasında diyalog geliştirerek kolaylaştırıcı bir rol oynamalıdırlar. Bu, düzenlemeyi ve örgütlenmeyi geliştirecek, sektörde iyi uygulama örnekleri görmek için fırsatlar yaratacaktır.
Gıda kaybından ayrı olarak, gıda israfı tüketici ve satıcıların davranış ve seçimlerinin bir sonucudur. Hükümetlerin kamu bilinci yaratan kampanyalar aracılığıyla gıdayı yeniden kullanmanın ve israfı önlemenin onu çöpe atmaktan daha ucuz, daha elverişli olduğuna ilişkin kanıyı değiştirmeyi desteklemek için fırsatları vardır.
Gıda sözkonusu olduğunda; devlet bakanlarından çiftçilere, gıda satıcılarından ev alışverişi yapanlara herkesi, kendi fikirlerini ve davranışlarını gözden geçirmeye çağırıyorum.
Gıdanın ve kaynakların israfına son verilmelidir.