Yavuz Odabaşı
Dünya’da ve ülkemizde yaşanan pandemi, siyasal, teknolojik ve diğer faktörlerin de etkisiyle değişen ekonomik durum, başta tüketici, üretici ve hükümet ilişkilerinde olumsuz etkisini göstermektedir. İçinde yaşadığımız durum bir tarafta üretimdeki girdilerin fiyat artışları nedeniyle “maliyet enflasyonu” ile birlikte yükselen bir enflasyon, diğer tarafta pandemi süresinde ertelenen talebin ve yeniden “stoklama” güdüsünün yarattığı “talep enflasyonu” fiyatlardaki artış nedenleri olarak görülmektedir.
ZİNCİRDEKİ ROLLER: Büyük market zincirleri ürün alımlarından, raf düzenlemelere, ürün bedellerin ödenmesine kadar birçok yönde üreticileri sıkıştırmakta ve zora sokmaktadırlar. Buna ek olarak, taşıma, satışa sunulma ve sonraki evrelerdeki israfın maliyeti de tüketicilere ödetilmektedir.
Şüphesiz, arz tarafındaki üretim ve satış eylemleri enflasyon gibi ekonomik belirsizlikler, kurlardaki, fiyatlardaki oynaklıklar, alacaklar ve borçlar üzerinde özellikle nakit akışlarında düşünmeyi ve artan maliyete karşı kontrolü daha fazla yapmayı gerektiriyor. Gıda başta olmak üzere paketlenmiş hemen hemen her hızlı tüketim ürünlerinde içerik ve fiyatta “fark edilemez etki” düzeyinde değişikliler yaratılma yaygın biçimde uygulanmaya başlandı. Bunda maliyet artışları olduğu kadar, kapanma döneminde kaybedilenin de geri kazanılması anlayışı maliyetleri azaltıp geliri artırmanın doğal sonucu olarak görülmesi de söz konusu. Ekonominin ve pandeminin etkilediği ortamda rekabette kalabilmek ve harcanabilen geliri göreceli olarak azalan tüketici pahalı olan ürünü alamayacağı için ya fiyat artar ya da daha küçültülmüş ambalajlarda dönülür ya da içerik değiştirilerek bazen kaliteden de ödün verilir. Uygulamada, büyüklük ya da kalitede azalma yapılırken fiyatlar aynı düzeyde tutularak ya da artırılarak da gerçekleştirildiğine sık rastlanır. Kısaca, ürün ambalajı, gramajı ile fiyat arasındaki ilişki ile oynanarak sadece birini ya da ikisini birden aşağıya ya da yukarıya doğru çekebilmek olanaklıdır ve sıkça uygulanan taktiklerdendir.
İş hayatında egemen olmaya başlayan kapanma dönemindekileri telafi edici gibi görünen “daha aza, daha fazla” ödeme mottosu, gizliden zam yapan satıcı lehine çalışıyor. “Aldatmacanın, fırsatçılığın diğer adıdır” diyenler, “gizli bir kar arayışıdır”, “keyfi zam yapmaktır” suçlaması yapanlar çoktur. “Tüketicinin cebindeki parayı çekmektir”, “tüketicinin cebinden çıkacak paraya göz koymaktır ” türünde yoğun eleştiriler özellikle yaygınlaşmaktadır. Marketlerdeki alışveriş sonunda alınan fişlerdeki ve ay sonunda alınan elektrik ve gaz faturalarındaki şaşkınlık yanında yiyecek yerlerindeki gelecek “adisyon sendromu” tüketicileri ileri düzeyde rahatsız etmektedir.
Tüketici lehine ‘güçlü’ rekabet koşullarının oluşturulmasında İndirim Mağazaları, Kooperatif Mağazaları, Belediye Marketleri, semt ve özellikle üretici pazarları piyasa düzenleyici etkilerini daha da üst düzeylere çıkartmalılar. “Kaliteden ödün vermeyiz”, ya da “biz de piyasa önderlerini izleyelim” anlayışıyla fiyat rekabetinden, fiyat belirleme alışkanlıklarından, var olma nedenlerinden dolayı kaçınamazlar.
TÜKETİCİLER ŞAŞKIN DURUMDA: Tüketiciler tarafında da aşırı aydınlatma, ısıtma, lükse kaçma gibi gereksiz harcamalar kısılıyor ya da son vermeye çalışılıyor. İsraftan kaçınarak bir tür “zorunlu detoks” yapma zamanı olarak görülebilir yaşananlar. Şüphesiz, gelir dağılımındaki bozulma ve harcanabilir geliri sınırlanan orta ve alt kesimin sabit ve dar gelirli tüketicilerinin fiyat duyarlı oldukları zorunlu tüketim ürünlerinin durumu özellikle önemlidir. Bu kesimin korunması sadece resmi gözetim, denetim ve yasal düzenlemeler ile gerçekleşemez.
Bizzat tüketicilerin kendilerinin de daha dikkatli ve değerlendirici bir role geçmeleri önerilir. Hiç şüphesiz, tüketicilerin yaşam biçimlerinde savurganlık yerine daha sade olabilme, israftan kaçınma gönüllü olarak öne çıkmak zorundadır.
Tüketici, şaşkınlık, endişe ve korku duyguları ile artık parasını daha akıllıca harcamak istiyor. “Ödediğinin karşılığını alma” düşüncesi, sağlıklı ürün ve fiyat duyarlı hale gelmesi söz konusu artık tüketicinin. Etiketleri dikkatlice okuma ve ürün fiyatlarını karşılaştırma alışkanlığı kazanmak gerekiyor. Kısaca, zaman savurganlıklardan vazgeçme zamanı. Öte yandan, telaş, panik ve korku içinde işten pandemi dönemin başındaki “stoklama” yerine temkinli ve kontrollü davranmak, sakin ve olumlu ruh hali, moralin yüksek tutulması çok önemli.
SONUÇ OLARAK: Karamsarlık, kötümser ruh hali, moralsizlik yaratacak uygulamalardan uzak durarak tüketicileri sakinleştirici ve beklentilerine karşılık verebilenler, temkinli davranabilenler her alanda kazanacak.
Enflasyon için dengeli biçimde talep azaltıcı eylemlerde bulunmak gerekiyor. Bu konuda, “şirketler-hükümet-tüketiciler” üçgeninin her birinin sorumlulukları, kararları, uygulamaları ve etkinlikleri önem kazanır. Fiyat artışlarını önlemek için sorunu diğerlerinin yarattığı söylemi ile suçu diğerlerinin üzerine atma “üretici-aracı-tüketici-hükümet” ilişkilerini de zedelemektedir.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024