Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mustafa Kemal Ulusu / kulusu@hotmail.com

Geçen hafta pazar günkü yazımla aynı gün, üstadımız benimde çok yakın kardeşim Sn. Melih Aşık köşesinde harika bir Metin Oktay yazısı yazmıştı, okuduktan sonra hemen aradım kutladım ve haftaya bir Metin Oktay yazısı bende yazmak isterim deyince o da çok mutlu oldu ve de maalesef unutulan Metin Oktay’ı, tekrar yeni nesle iyice tanıtmak üzere bir kitabını ve bir de güzel belgeselini beraberce hazırlamak üzerinde görüş birliğine vardık. Allah nasip ederse, inşallah beraberce bunu en iyi şekilde başaracağız. Şimdi gelelim benim anılarıma, pek çoktur ama birkaçını ancak sizinle paylaşacağım.

Haberin Devamı

Tarihi hata

1954 yılları, transfer ayı başlamış, Akaretler’deki Beşiktaş kulübünün kapısından içeriye İzmirspor’lu genç bir futbolcu girer ve takımın teknik sorumlusu meşhur Arap namlı Sadri Usoğlu ile görüşmek istediğini söyler, biraz sonra da yanına çıkarırlar. Arap Sadri Robert Kolej mezunu, Beşiktaş’ta da uzun yıllar kalecilik, teknik direktörlük ve milli takımda da tek seçicilik yapmış müthiş tecrübeli bir futbol adamıdır, ama o da her insan gibi hataya açıktır ve o gün tarihi bir hata yapmıştır, nasıl mı?

Metin odaya girince onu karşısına oturtarak sorar, “Metin oğlum BJK’de oynamak istiyormuşsun memnun oldum, fiziğin iyi, ama omuzların biraz nedense düşük! Neyse oğlum ne kadar transfer ücreti istiyorsun?” diye sorunca, Metin başı önünde mahcup vaziyette, “Evet hocam İzmir’den büyüklerim sizle konuşmuşlar, bende Beşiktaş’ta oynamayı çok arzu ettiğim için geldim, omuzlarıma bakmayın, müthiş bir fizik gücüne de sahibim, transferim için ben 5 bin, kulübüm de 5 bin istiyor deyince”, Arap Sadri, “Oğlum sen baba Recep misin? Kusura bakma” deyince Metin boynu bükük kulüpten ayrılır ve İzmir’e döner ve de 1 yıl sonra rahmetli Gündüz Kılıç’ın isteğiyle güzel bir Chevrolet araba karşılığı yıllarca formasını taşıyacağı GS’ye transfer olur.

Bir Metin Oktay vardı

Taçsız kral

Bir dönem İtalya’da Palermo’da forma giyen Metin Oktay yıllarca kırılamayan gol rekorlarına imza atan, Türk futbolunun taçsız kralı ve en büyük santraforu, en efendi futbolcusu olarak anılarak ve de müthiş bir futbolcu olarak Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdırır.

Haberin Devamı

Bir BJK’li olarak 15 yaşlarımda onun hiç maçlarını kaçırmadım, hatta idmanlarına dahi giderdim. O yıllar elinde büyüdüğüm rahmetli Hasan Polat amcam TFF Başkanı. Tabi ki forsumda tam ve hep şeref tribünün yanındaki L tribünde davetiyem hazır. Bir GS-FB maçı, müthiş geçiyor bir ara FB kale önü karışıyor ve birden o kibar ve çok centilmen Metin ağabeyin müthiş bir kroşe yumruğu ve FB’nin rahmetli santrhafı Yılmaz (Çapalı) yerde. Kimse bir şey anlamıyor, ama Metin Oktay hakemin kararını hiç beklemeden başı önünde sahayı terk ediyor. Sonra öğreniyoruz ki, Yılmaz topa çıktıklarında ona uygunsuz bir hareket yapmış.

Yıllar sonra önce BJK yönetim kurulu üyeliğim, bilahare de Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlık dönemlerimde Metin ağabeyimle aramızda müthiş bir dostluk ve de çok güzel anılarım oluşmuştu.

Bir gün İzmir’deyim, akşam yemeğinden biraz geç 24.00 gibi Büyük Efes Oteli’ne girdim, üst lobide Metin ağabey tek başına oturmuş, beni görünce, “Başkan gelir misin?” diye seslenince hemen yanındaydım garsonu çağırdı, viskilerimiz geldi ve muhabbetimiz başladı. Bir müddet sonra otelden içeri bir gelinle damat girmez mi? Yerinden kalkıp seslenerek onları da yanımıza davet etti, geldiler. Garsonu çağırdı ve hemen şampanya açın dedi ama o an otelde hiç kalmadığını öğrenince, “İzmir’de de mi yok, derhal bulunacak” talimatıyla, biraz sonra şampanyamız derhal geldi ve onların şerefine patlattık, gençlerin mutluluklarına kadehlerimiz kalktı.

Haberin Devamı

Hiç affetmiyorum

Onlara iyi geceler dileklerimizi iletip odalarına uğurladıktan sonra bana dönerek, “Sevgili başkanım, üzerindeki kırmızı süveter ne kadar şık” deyince, “Metin ağabeyim bunu eşim kendi eliyle bana örmüştü, ama seni öyle seviyorum ki, lütfen kabul et” diyerek süveterimi hemen çıkarıp ona hediye ettim, bana dönerek, “Eşinin ördüğü bu süveteri bana hediye ediyorsun öyle mi? Seni çok seviyorum Kemalim” deyince, kalktım sarıldık öpüştük, sonra bana, “Hadi sen de yat artık” diyerek beni odama uğurladı. Sabah otelden çıkarken resepsiyon görevlisi bir paketiniz var dedi, aldım açtım birde ne göreyim? İçinde kırmızı süveterim ve bir not, “Benim sevgili başkanım, Kemalim, bu süveter benden çok sana yakışır ki onu sana sevgili eşin örmüş, ama gece ben beğenince hiç düşünmeden sırtından çıkarıp bana verdin, ne gönlü bol insansın seni seviyorum”. Nasıl duygulandım anlatamam ve de o harika notu bu günler için nasıl saklamadım, kendimi hiç affetmiyorum.

Yine bir gün İzmir’de bir milli maç var, federasyon beni de davet etmişti. Can kardeşim rahmetli eski Fenerbahçe kalecisi Ümit’le gitmiş ve maçı seyretmiştik. Maçtan bir gece evvel Efes Oteli’nde Müşerref Akay’ın konseri vardı, önce gitmeyecektik ama otel metrdoteli Ethem kardeşim aradı ve “Başkanım güzel bir gece olacak, sen çok kalabalığı sevmezsin, tam sahne karşısında barda size yerinizi ayırdım” deyince Ümit ile gittik oturduk. Biraz sonra Metin Oktay gelmez mi? Yanında da rahmetli Turgay Şeren ve Coşkun Özarı selamlaştık. Metin ağabey onları, “Siz gidin oturun, ben Kemalimle biraz oturup gelirim” diyerek bir bar taburesi çektik yanıma oturdu ve öyle bir sohbet başladı ki...

Hâlâ içimi acıtır

Muhabbete o kadar dalmışız ki, saz gelmiş ve program başlamış. Derken bir garson geldi ve Metin Oktay’a, “Sizi masanızdan  acil bekliyorlar” deyince bana döndü ve boynuma sarılarak, “Kemalim seninle sohbet muhteşem, seni çok seviyorum, şimdi buradan kalkıp gitmek valla zül geliyor, ama ne yapacaksın işte” diyerek öyle tatsız bir gidişi vardı ki, unutmak mümkün mü?

Yıllar sonra onu feci bir araba kazasıyla kaybettik, hatırladıkça acısı hala içimi öylesine acıtır ki... Nurlarda yat benim Metin Ağabeyim, Taçsız Kralım.

Sağlıkla ve esenlikle kalınız.