Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Bilgi Çağı’nın ilk yıllarını yaşadığımız günümüzde bilginin üretilmesi ve kullanılması açısından dünya üzerindeki ülkeler de hızla üç ayrı gruba ayrılmaktadır. Birinci sırayı ‘satılabilir bilgi’ üreten ülkeler almaktadır. Bazı ‘Pazar Araştırma’ şirketlerinden bilgi almak istediğinizde size önerilen her paragraf bilginin, her grafiğin ayrı bir ücreti olduğunu görürsünüz. Ben buna kısaca ‘Satır-satır-bilgi-satmak’ diyorum. Karlılığı çok yüksek olan bu ticarete şöyle bir örnek verilebilir: Bir ülkenin perakende pazarı ile ilgili tek bir grafik satın almak için yaklaşık 8-10 kg fındık ihraç etmek zorundayız.
İkinci sırada ihtiyacı olan bilgiyi üreten veya satın alabilen ülkeler vardır. ‘Kaliteli’ bilgiyi anlamak farklı bir uzmanlık gerektiğinden, ihtiyacı karşılayan bilgiyi satın alabilmek de küçük bir beceri değildir. Bu iki kategori dışındaki diğer bütün ülkeler ise son sırada yer almaktadır.
Ülke olarak birinci grupta yer almadığımız konusunda hemfikir olduğumuzdan ve ‘satılabilir’ bilgi üreten bir ülke haline gelmeyi arzu ettiğimizden eminim. Oysa bu hiç de kolay değildir.

‘İHTİYAÇ OLAN VERİ’
Geçen yüzyılda veriye (bilgiye değil!) ulaşmak zordu. Bugün ise bilgisayar ve iletişim teknolojisinin sağladığı imkânlar ile ‘Benim ihtiyacım olan veri hangisidir?’ sorusuna cevap vermeden sürekli veri topluyoruz, topluyoruz ve topluyoruz. Son günlerde şirket ve kurumların ve tepe yöneticileri ile konuştuğunuzda şu cümleyi daha sık duyar olduk: ‘İnanılmaz şekilde veri topluyoruz ama bu veriyi yönetmekte ve bilgiye dönüştürmekte sorunlar yaşıyoruz’. Günümüzün sorunu artık veriye ulaşmak değil, elimizdeki ‘Yığın’ halindeki veriden ‘Stratejik’ yani özellikle tepe yönetimlerinin ihtiyacı olan bilgiyi üretmektir. Kısaca, ‘Dün’de bilgi azdı, ‘bugün’ de az, ama ‘dün’ yokluktan azdı, ‘bugün’ çokluktan az.
Günümüzde sektörel ‘Açık’ verilere daha çok sivil toplum kuruluşlarının internet sitelerinde rastlıyoruz. Ancak bu veriye baktığımızda son güncellemelerin, genelde, bir, hatta bazen 23 yıl eski olduğunu görüyoruz. Her şeyin bu kadar hızlı değiştiği günümüzde birkaç yıl öncenin verilerini analiz etmek sureti ile elde edeceğimiz bilgiye göre karar vermemizin, belirsizlik altında karar vermekten çok daha riskli olduğunu söyleyebilirim.
Nasıl son kullanım tarihi geçmiş bir ilaç aldığımızda zehirlenme riskimiz var ise, ‘son kullanma tarihi’ geçmiş verileri kullanarak elde ettiğimiz bilgiyi kullandığımızda da ‘yönetsel olarak zehirlenme’ riskimiz vardır. Ben ilaçların olduğu gibi verilerin de ‘son kullanma tarihi’ olabileceğine inanıyorum ve bu alanda bir yöntem geliştirme konusunu üniversitelerimize tavsiye ediyorum.

‘Veri madenciliği’
Veriyi enformasyona dönüştürmek için dar anlamda ‘Veri analizi’, geniş anlamda ise istatistik bilimini kullanmalıyız. Bu nedenle dünyada istatistik nerede ise yeniden keşfediliyor ve yeni bir popüler başlık altında, ‘Veri Madenciliği (Data Mining)’ olarak ortaya çıkıyor. ‘Veri madenciği’ de aynı diğer madencilik gibidir; içine girmeden ‘cevhere’ ulaşamazsınız.
Bu noktada benim kaygım, üniversitelerimizin ‘Veri analizi’, özellikle ‘Big data’ dediğimiz büyük ölçekli verilerin analizi konusuna olan bu müthiş talep artışını yeteri kadar anlamamış olmalarıdır. Üniversite sıralarında ‘Keyifle alınmayan’ dersler kategorisinde yukarılarda olan istatistik bilimi dünyada yeniden keşfedilirken, biz hala ‘torbanın içindeki iki kırmızı, beş mavi toptan iadesiz çekimle üç top çektiğimizde Ö’ ile başlayan istatistik probleminin gerçek dünyadaki karşılığını bulmakta zorlanıyoruz.

Bulut teknolojisi
Günümüzde her geçen gün daha fazla veri saklamak istendiği için hafıza kapasitesi büyük problem oluyor ve cihazların teknik özellikleri, kapasiteleri her geçen gün artıyor. Bilgisayar, dizüstü, notebook ve taşınabilir akıllı cihazların teknoloji ve kapasitesinin artmasıyla elbette maliyetler de artıyor.
Bulut teknolojisi tam da burada bir çözüm olarak devreye giriyor ve en düşük kapasiteli cihazla bile istediğimiz yerden istediğimiz zaman her tür veriye ve bilgiye ulaşmayı sağlıyor. Tabi değeri olan ‘Bilgi’ üretilmiş olması kaydı ile.
80’li yılları hatırlarsınız. Kişisel bilgisayarların piyasaya çıkması ile beraber bilgisayar firmaları tarafından şirket ve kurumlar ziyaret edilip, ‘bilgisayar alın, sorunlarınız bitsin’ dendi. Bilgisayarlar alındı, sorunlar, büyük ölçüde, şekil değiştirdi ve bazen daha karmaşık hale geldi. Bugün de benzer sorunları yaşamaya çok yakınız.

‘Bilgisayarcı’
Birçok şirket ve kurumumuz teknolojiye yüz binlerce TL yatırım yapıyor ve sonra kurumun ‘Bilgi Yönetimi’ni ‘Bilgisayar Teknolojileri (IT)’ konusunda eğitim almış yöneticisine teslim ediyor. Bu durum şirket için bir ‘Ölümcül hata!’dır. Çok özel yetkinlikleri olan bir ‘Bilgisayar uzmanı’ şüphesiz kendisini geliştirip, bu hizmeti de verebilir ama kurumların ‘Bilgi Yönetimi’ politikaları hiyerarşide çok daha yukarıda olan yöneticilere teslim edilmelidir. Çokuluslu şirketlerde hızla organizasyonel yapı içine giren ve tepe yöneticisine bağlı olarak görev yapan CIO (Chief Information Officer)’lerin temel yetkinliği ‘Bilgisayar teknik bilgisi’ değildir, olmamalıdır. ‘Stratejik Bilgi Sistemleri (Stratejik Information Systems)’ MBA seviyesinde bir konu başlığı olup, üst yönetime aday orta kademe yöneticilerinin alması gereken bir eğitimdir.

Sözün özü
‘Bilgi Toplumu’ olmaya ve ‘satır-satır-bilgi-satar’ hale gelmeye daha çok uzun bir yolumuz var ama önemli olan ‘doğruları’ yaparak ilerlemek. Daha da önemlisi, öncelikle bu konuda ‘tabana yayılmış’ güçlü bir vizyon sahibi olmaktır. Bu yazımı lütfen beş sene saklayın, çünkü o zaman daha da ‘Güncel’ olacaktır.

Haberin Devamı

‘Bilgi Toplumu’ olmak zordur


Haluk Ünaldı
Haluk Ünaldı, 1975 yılında Deniz Harp Okulu’ndan mezun olmuş, 1980’li yıllarda ABD’de ‘Yöneylem Araştırması / Sistem Analizi’ üzerine yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Hollanda’da NATO’nun araştırma merkezinde 10 yıl görev yapan Ünaldı, NATO Okulu’nda ‘Kriz yönetimi’ kursu görmüş ve Edinburg Business School (UK)`dan MBA yüksek lisansı almıştır.
İ.d.e.a. A.Ş. ve TÜSSİDE’de de görev yapan Ünaldı’nın değişik dergilerde strateji konularında köşe yazıları, yayımlanmış kitap, makale ve uluslararası bildirileri vardır. 2003 yazında PARADIGMA CONSULTANCY’i kuran Ünaldı, stratejik planlama ve bilgi yönetimi konularında faaliyet göstermektedir.