ProF.Dr. Özer Sencar
1947 yılında Ödemiş’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ödemiş’te tamamladı. 1970 yılında Atatürk Üniversitesi’nden mezun oldu ve aynı üniversitede akademik kariyere başkadı. 20 yıl Atatürk Üniversitesi’nde kaldıktan sonra 10 yıl Gaziosmanpaşa Ünivesitesinde öğretim üyesi olarak çalıştı ve 2000 yılında emekli olarak araştırma sektöründe çalışmaya başladı. 2004 yılından Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezini kurdu. Halen aynı şirkette yönetici olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Evli ve iki çocuğu vardır.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yayınlanan kamuoyu araştırma sonuçları seçim öncesi ve sonrasında en önemli ve öne çıkan tartışma konularından biri oldu. Elbette daha önce de özellikle seçim süreçlerinde yapılan anketlere dayalı seçim tahminlerinin sonuçları ve etkileri tartışılmıştır.
Bu seçim sürecinde yapılan tartışmalar ilk değildir. Ancak 10 Ağustos’ta gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan tartışmaların daha önceki tartışmalara nazaran daha dikkat çekici ve gündemde olduğu bir gerçektir. Bu durumu iki nedenle açıklamak mümkün. İlki bazı araştırma şirketlerinin yasal ve etik olmayan tutumlarıdır, ikincisi ise yayınlanan hatalı araştırma sonuçlarının etkileridir.
298 sayılı Seçimler Hakkındaki Kanun açık bir şekilde seçim öncesi belirli sürelerde anket sonuçlarının yayınlanmasını yasaklamaktadır. Seçimlerden hemen önce yayınlanan araştırmaların seçmenler üzerinde var olabilecek etkisine bir engel olarak görmek gerekir bu kuralı, fakat Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bu kuralın açıkça ihlal edildiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Yapılan ihlale karşı seçmenlerin tavrı medyada ve özellikle sosyal medyada gündeme oturmuştur.
Tartışmalı anket sonuçlarının bir diğer sebebi olan hatalı sonuçlar ve etkileri ilk nedenden bağımsız olmamakla birlikte daha ehemmiyetlidir. Seçimden bir ay öncesinden itibaren adaylardan birinin açık ara lehine araştırma sonuçları yayınlanmaya başlamıştır. Seçimde elde edilen sonuç dikkate alındığında bu verilerin araştırma hatası olmaktan uzak olduğu söylenebilir.
Araştırmalardaki “kabul edilebilir” hata payı nedir? sorusuna da kısaca değinmek gerekiyor. Tüm seçmen kitlesinin oy davranışını tahmin edebilmek için (istatistiksel analizler tahminleri ortaya çıkarır) tercih edilen örnekleme metoduyla belirlenen bir grup seçmenden alınan yanıtlar kullanılır. Elde edilen sonuçlar tüm seçmenin tercihini yaklaşık olarak temsil eder. Belirlenen güven seviyesinde, tercih edilen örneklem genişliği (kaç kişiyle görüşüldüğü vb) ve ana kütle (toplam seçmen sayısı) hata payını ortaya çıkarır. Örneğin Türkiye’de bulunan 52 milyon 695 bin 831 seçmen 1500 kişiyle görüşerek temsil edilmek istenirse, elde edilen sonuçlar gerçek sonuçlardan 2.5 civarında bir sapma gösterebilir. Bu hata bilimsel olarak açıklanabilir.
Manipülasyon iddiaları
Billimsel bir açıklama getirilemeyen, manipülasyon iddialarıyla yüz yüze kalan sonuçlar ve bunun seçmenler üzerindeki etkileri seçimin üzerinden yaklaşık 1 ay geçmesine rağmen hâlâ gündemdedir.
Elbette bilimsellik, şeffaflık ve etik açısından sınıfı geçen araştırma şirketleri de bulunmaktadır, fakat ortaya çıkan tabloda kamuoyu şirketlerinin güvenililirliği zedelenmiştir. Sektörde yer alan tüm araştırmacılar için bu tablo üzücüdür. Kamuoyu araştırmalarının bu seçimde çok tartışılan konulardan biri olmasının nedeni olarak görülebilecek, yayınlanan oy oranları ve etkileri gerçekten seçmen üzerinde etkili miydi?
Araştırma sonuçlarının seçmen davranışları üzerinde hiç etkisinin olmadığını söylemek gerçekçi olmaz. Özellikle kamuoyunda itibarlı olan şirketlerin yapacağı açıklamaların bir kısım seçmen üzerinde etkili olması beklenebilir. Bu seçim döneminde en kritik konu tatil bölgelerine gitmiş seçmenlerin oy vermek üzere ikametlerine dönüp dönmeyecekleriydi. Seçime kısa bir süre kala açıklanan seçim tahminlerinin tatilci seçmenlerin oy kullanıp kullanmama kararları üzerinde etkili olduğunu söylemek mümkün. Bu etkinin olup olmadığını görmek üzere aylık araştırmamız Türkiye’nin Nabzı Ağustos ayı araştırmamızda kamuoyu şirketlerini gündeme aldık. 13-18 Ağustos tarihleri arasında 28 ilde 18 yaş üstü 2621 kişiyle görüşerek gerçekleştirdiğimiz araştırmada seçmenlere kamuoyu şirketlerinin açıkladığı sonuçların kendi karar süreçlerinde etkisini, kamuoyu şirketlerinin manipülasyon yapıp yapmadığını sorduk. Araştırma bulgularına baktığımızda; halkın %37’si kamuoyu araştırma şirketlerinin seçimle ilgili açıkladığı sonuçların seçmenlerin kararında etkili olduğunu düşünüyor. Aksi yönde düşünenlerin oranı ise %52 seviyesinde.
10 milyon ‘etkiledi’ dedi
Sizce Kamuoyu Araştırma Şirketlerinin Seçimle İlgili Sonuçları Seçmenlerin Kararında Etkili Oldu mu?
CHP’li seçmenin %40, MHP’li seçmenin %42’si ve HDP’lilerin %31’i araştırma sonuçlarının seçmenler üzerinde etkili olduğu kanısında. Benzer şekilde iktidar partisi AKP’nin seçmeninin de %35’i aynı görüşleri paylaşmakta. Seçmenlere daha spesifik olarak, Erdoğan’ın açık farkla kazanacağını açıklayan kamuoyu araştırma sonuçlarının kararları üzerinde ekili olup olmadığını sorduğumuzda aldığımız sonuçlar dikkat çekici. Halkın %19’u, ani yaklaşık 10 milyon seçmen anketlerin oy davranışıları üzerinde etkili olduğunu belirtmektedir. %74’ü bu görüşe katılmamakta ve %7’si görüş belirtmemektedir.
Seçimlerde Erdoğan’ın Açık Farkla Kazanacağını Açıklayan Kamuoyu Şirketlerinin Sonuçları Kararınızı Etkiledi mi?
Peki sonuçlardan etkilenenler kimlerdir?
Türkiye’nin Nabzı’na göre, araştırma sonuçlarından etkilenen seçmenlerin oranı cinsiyet, eğitim durumu, aylık gelir ve meslek gruplarına göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermemekte fakat yaş gruplarına göre belirleyici bir özellik ortaya çıkmaktadır. 18-24 yaş grubunda yer alanların %22’si Erdoğan lehine açıklanan sonuçlardan etkilenirken, diğer yaş gruplarında bu oranlar %18 ila %20 arasında değişmektedir.
Yine aynı soru Cumhurbaşkanlığı seçimindeki oy davranışına göre incelendiğinde seçimde oy kullanmadım diyen seçmenin % 17’sinin bir aday lehine açıklanan sonuçların oy kararında etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu oran yaklaşık 2.5 milyon seçmeni ifade etmektedir. Kazanan aday lehine veya alehine seçim sonuçlarının değişip değişmeyeceği başka bir değerlendirmenin konusudur. Ancak araştırma sonuçlarının toplam seçmenin 10 milyonunun ve oy kullanmayan seçmenin ise 2.5 milyonunun oy davranışları üzerinde etkili olduğunu bu verilere dayanarak söylemek mümkün.
Toplum üzerinde bu derece etkili araştırma sonuçlarının kabul edilebilir hata paylarının üzerinde isabetsiz tahminlerinin olmasının ardından bazı araştırma şirketleri özür dilemiştir. Her hatadan sonra özür dilemek erdemli bir davranıştır. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi önemli bir olayda yapılmış hataların sadece özür dileyerek kamuoyunun hafızasından silinmesi mümkün değildir. Bilimsel metodlarla açıklanamayan hatalı araştırma sonuçları kamuoyunda akıllara manipülasyon ve yönlendirmeyi getirmiştir. Yine Türkiye’nin Nabzı araştırma sonuçlarımıza göre halkın %40’ı Cumhurbaşkanlığı seçiminde araştırma şirketlerinin manipülasyon yaptığını düşünmektedir. %43’ü bu görüşe katılmamakta ve %16’sı fikir belirtmemektedir.
Cumhurbaşkanlığı Seçiminde Kamuoyu Şirketlerinin Manipülasyon / Yönlendirme Yaptığını Düşünüyor musunuz?
Yönlendirme olduğu düşüncesine sahip olanların oranı muhalefet partilerin destekçilerinde %50 üzerinde (CHP’lilerde %58, MHP’lilerde %53, HDP’lilerde %51), AKP seçmenin de ise %25 seviyesindedir ve bu oran oldukça dikkat çekicidir.
Yasal düzenlemeleri olan ülkelerde bu tip davranışların ciddi sonuçları olabilmektedir, bunun olmadığı ülkelerde ise araştırma şirketleri için tek ve belki de en önemli sonuç toplum nezdinde ki itibar kaybıdır.