Zafer İşeri
Siyasi parti kavramı en basit ifadeyle; benzer siyasi görüşleri paylaşan kişilerin bir ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları örgütler olarak tanımlanabilir. Türkiye Cumhuriyeti merkezli kurulan siyasi partilerin; kuruluşu, yönetimi, bütçesi, seçilmesi ve kapatılması Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla Siyasi Partiler Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Ülke yönetiminde söz sahibi olmak ve siyasi faaliyette bulunmak amacıyla kurulan siyasi partilerin kuruluş aşaması her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Siyasi Partiler Kanunu’nda hüküm altına alınmış bazı usul ve esaslara bağlanmış ise feshedilmesi yahut kapatılması da ancak belirli usul ve esasların yerine getirilmesi ile gerçekleşebilecektir. Nitekim, siyasi partilerin kuruluşu ve tüzel kişilik kazanması ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından öngörülen bilgi ve bildirilerin İçişleri Bakanlığı’na verilmesiyle mümkün olacaktır.
Siyasi faaliyette bulunmak amacıyla kurulan siyasi partilerin siyasi faaliyetlerinin sona ermesi ise ancak partinin kendisini feshetmesi yahut siyasi partinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması ile mümkün olacaktır. Partinin kendisini feshetmesi ancak partinin kendi iradesi dahilindedir. Buna karşın siyasi partinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına, ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda öngörülen koşulların meydana gelmesi halinde hükmedilebilir.
Nitekim Anayasa’nın 68/4. Maddesi gereğince “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”
Yukarıda yer alan Anayasa’nın bu hükmünün herhangi bir siyasi parti tarafından ihlal edilmesi halinde ise siyasi partinin faaliyetlerine son verilmesi maksadıyla partinin kapatılması meselesi gündeme gelecektir.
Siyasi partilerin kuruluş ve işleyişlerinde uyulması gereken usul ve esasları sıralayan Anayasa’nın 68.Maddesi göz önünde bulundurularak bu usul ve esaslara aykırı hareket edilmesi suretiyle kanuni ihlallerin vuku bulması halinde uygulanacak yaptırımın ne olduğu ve nasıl uygulama alanı bulacağı meselesinde ise Anayasa’nın 69.Maddesi hakem pozisyonunda olacaktır. Nitekim Anayasa’nın 69/4. Maddesi ve devam hükümlerinde “Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi’nce kesin olarak karara bağlanır. Bir siyasi partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir.”
O halde siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası tarafından öngörülen diğer bir hukuki durum ise kapatma davasına konu olan fiillerin (suçun) ağırlığına göre ilgili siyasî partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması yoludur. Nitekim Anayasa’nın 69/7. Maddesi gereğince “Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.”
T.C. Anayasası’nda öngörülen bu usul ve esaslara göre temelli olarak kapanışı gerçekleştirilen siyasi parti bir başka isim altında tekrar kurulamamakla birlikte siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamayacaktır.
Anayasa Mahkemesi, Siyasi Parti Kapatma Davası başlığında ele aldığımız bu yazıda görülecektir ki; siyasi partilerin kurulması, işleyişi ve kapatılması hakkında en temel usul ve esaslar kanunların üstünde yer alan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda düzenlenmiştir.