Ege Doğaç Erdoğan - Tarih boyunca çeşitli devletler için varoluşsal önem taşıyan meseleler vardır. M.Ö 149-146 yılları arasında süregelen Üçüncü Pön Savaşı esnasında Romalı Senatör ‘Bilge’ Cato her konuşmasını “Kartaca yıkılmalıdır” diyerek sonuçlandırmıştır. Bu Roma için bir slogana dönüşmüştür. Azerbaycan halkı için ise Karabağ ulusal bir davadır; hayati öneme sahip bir konudur. Sanatçı Azerin’in seslendirdiği “Çırpınırdı Karadeniz” şarkısı “Azerbaycan Bayrağını / Türk’ün şanlı bayrağını Karabağ’da asacağız” sözleriyle biter, bu da bir slogan haline gelmiştir. 2018’de Kafkas İslam Ordusu Vefa Konseri’nde şarkıyı söyledikten sonra Azerin “İnşallah, Allah büyüktür” diyerek sahneden iner. Ne mutlu ki Azerin şarkının sözlerini “Azerbaycan bayrağını / Türk’ün şanlı bayrağını Karabağ’da asmışız biz” diye değiştirdi. Kuşkusuz ki Azerin’in o büyüleyici sesiyle dünyayı
Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com / Hindistan’da yapılan ve Rusya ile Çin’in katılmadığı G-20 zirvesinde açıklanan Hindistan – Ortadoğu - Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) Projesi, uluslararası gündemin dikkatini bir anda buraya çevirdi. ABD Başkanı Joe Biden’ın “tarihi bir ekonomik koridor” vurgusu yaptığı projenin, açıkça ifade edilmese de, 2013’te açıklanan Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile küresel ekonomi ve ticarete yön vermeyi hedefleyen Çin’e karşı alternatif oluşturma girişimi olduğunu söylemek mümkün.
Söz konusu proje, mevcut durum itibariyle şimdilik bir siyasi irade beyanı konumunda. Her ne kadar ABD’nin yanı sıra Avrupa Birliği’nin de desteğini almış görünse de, kısa vadede gerçekleştirilebilecek bir proje olmaktan uzak. Zira halen herhangi bir fizibilite çalışması yapılmış ya da bir anlaşma imzalanmış değil. Bununla birlikte Hindistan’dan Avrupa’ya ulaşması hedeflenen projede, söz konusu koridorun Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail,
Ali Em - Yüksek Seçim Kurulu Önceki Başkanı
Sosyal yaşamda, insanların yurtiçi ve yurtdışı münasebetlerinin tesisi, iletişimi ve sürdürülebilmesi için dilin önemi inkar edilemeyeceğinden , doğrudan bilgi alanımın içerisinde olmamakla beraber, genel bilgi birikimimi ve gözlemlerimi birleştirerek bu konuda yazı kaleme almanın toplumsal yarar ilkesi gereği faydalı olacağını düşündüm. Dil, insanların duygu ve düşüncelerini birbirlerine yansıtmak ve iletmek için kullandıkları sesler veya işaretler olarak ifade edilir. Dış dünyaya seslerin yansıması sesle veya işaretle olur. Konuşmak, sesle yapılan davranıştır. İşaretler ise, değişik şekillerde yapılır. Örneğin, resimler, karikatürler gibi. Dil, ortak bir kültür olup, her toplumun tarihi gelişimine ve kültür yapısına uygun oluşur. Dilin yapısı ve içeriği toplumların yapısına göre farklılıklar gösteriyor olabilir. Önemli olan o toplumun kullandığı dilin işlev ve özelliklerini bilmek, ona göre değerlendirmek ve geliştirmektir.
İşlev ve özelliği: İnsanlar arası anlaşmayı
Bilgay Duman - Kerkük meselesinin geri planına değinip bugüne nasıl gelindiğine dair bir pencere açmıştık dünkü yazımda. Şimdi biraz da bu pencerenin dışına bakmak gerekiyor. Zira öncesinde de yazdığım gibi, Kerkük’te olup bitenler artık Irak ve hatta Ortadoğu sınırlarını aşan bir mesele haline gelmiş gibi görünüyor. Yani çok boyutlu bir tarafı var.
Bu noktada Kerkük iç dinamiklerinin yanı sıra Irak’taki Kürt siyasetinin yürütücü gücü olan Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasındaki mücadele de Kerkük krizinin ana unsurları arasında yer alıyor. Ayrıca Erbil’le Bağdat arasındaki idari ve siyasi uyuşmazlık da Kerkük’e yansıyor.
Öte yandan hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hem de Hakan Fidan’ın ifade ettiği üzere, “Türkmenlerin ana yurdu olan Kerkük’teki” her gelişmeyle Türkiye doğrudan ilgileniyor. Zira Irak’ın istikrarı, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini bu ülkeye ilişkin ana
Bilgay Duman / bilgay.duman@gmail.com - Bir süredir güvenlik ve siyasi istikrar konusunda aşama kaydeden, görece bir düzene giren Irak, Kerkük konusunda yaşanan gelişmelerle ciddi gerginlik dönemine girdi. Bugüne kadar Irak’ta statüsü ve konumu itibariyle en gergin vilayetlerden biri olan Kerkük, Irak siyaseti açısından yine gündem oluşturdu.
Aslında Kerkük, artık bölgesel ve hatta uluslararası gündemi de etkileyen bir mesele haline geldi. Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İran ziyareti sırasında Kerkük’le ilgili kapsamlı bir açıklama yapması bunun göstergesiydi ve verdiği mesaj açısından da önemli. Peki son dönemde Kerkük’teki gerginliğin fitilini ateşleyen gelişme ne oldu?
Bunu anlayabilmek için meselenin biraz geçmişine ve geri planına bakmak gerek. Zira Kerkük sadece bugünün meselesi değil ancak özellikle 2003’ten sonra yaşanan gelişmeler, Kerkük konusunu hem kendi hem de Irak sınırlarının ötesine taşıdı. ABD işgali sonrası Irak’ın kuzeyinde Erbil, Süleymaniye ve
Ege Doğaç Erdoğan - KKTC’de yaşanan gerginlik gündeme bir kez daha Birleşmiş Milletler Barış Gücü yapısını getirdi. Kıbrıslı Türklerin Pile’den KKTC’ye geçişlerinin bir çileye dönüştüğü ve bunun çözüme ulaştırılması gerektiği tartışılmaz. Olaya bir başka perspektiften bakarak sadece Kıbrıs özelinde değil, genel olarak BM barış güçleri’nin yetersizliğini ve hatta acizliğini tartışmak gerek. KKTC’den gelen görüntülerdeki itiş kakış hakikaten de BM’nin ne kadar gülünç bir duruma düştüğünü gözler önüne seriyor.
Son yaşanan olaya bir de tersinden bakalım. Düşünün ki, Türk değil de Rum tarafı, haklı değil de haksız olduğu bir konuda, Barış Gücü askerleriyle bu şekilde karşı karşıya gelseydi. Bu şekilde eli kolu bağlı dayak yiyen bir Barış Gücü ne barıştan ne de bir güçten söz edebilir.
Yaptırım gücü yok
Kenneth Waltz’un sansasyonel bir şekilde tanımladığı biçimde uluslararası ilişkilerde bir
Bilgay Duman - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 22-24 Ağustos tarihlerinde Irak’ta bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi. Ancak bu ziyaretin hem kapsamı hem de görüşmelerin sayı ve niteliğine bakıldığında tam bir “çıkarma” olduğunu söylemek mümkün. 22 Ağustos akşamı Irak’ın başkenti Bağdat’a inen Fidan, ayağının tozuyla daha havalimanında Iraklı mevkidaşı Fuad Hüseyin ile bir araya geldi. Görüşme sonrası yapılan basın toplantısı Fidan’ın ziyaretinin kapsamını ortaya koyar nitelikte oldu. İkili tarafından gerçekleştirilen basın toplantısında terör örgütü PKK ile mücadelenin ana gündem maddesi olduğu görülürken, iki ülke arasında 25 milyar dolara ulaşan ticaret hacminin artırılması, Irak petrolünün satışı konusunda yaşanan problemlerin çözülmesi, Türkiye ve Irak arasındaki su paylaşımına dair ortak bir mekanizma ve yol haritasının belirlenmesi, Kalkınma Yolu Projesi’nin üzerinde dikkatle çalışılması, Fidan’ın ziyaretinin diğer temel konuları olduğu ortaya çıktı. Ayrıca
Ege Doğaç Erdoğan - ede@milliyet.com.tr - 'Dostlarını kendine yakın tut, düşmanlarını daha da yakın” der Çinli askeri deha Sun Tzu. M.Ö 500 yılında yaşamış olan ünlü filozofun bu sözü Çin için 2500 sene sonra halen geçerliliğini koruyor. Çin ile ABD ve Batı arasındaki ilişkilerin gerildiğinden, yeni bir soğuk savaş başlangıcına tanıklık ettiğimizden çok söz ediliyor ancak Çin ile Rusya arasındaki ilişki aynı titizlikle incelenmiyor. Batı’ya karşı rakip bir blok halinde gözükse de aslında Çin ve Rusya 20. Yüzyıl’ın ikinci yarısını karşılıklı askeri çatışmalara varan rekabet içinde geçirdiler. Günümüze gelirsek Çin ABD’ye karşı Rusya’nın dostluğuna ihtiyacı olduğunun farkında ama bir yandan bu dostunun kendiyle rekabet edecek kadar güçlenmesini de istemiyor.
Rusya’ya üstü kapalı askeri destek
Çin Savunma Bakanı Li Şangfu geçtiğimiz hafta içinde 11. Moskova Uluslararası Güvenlik Konferansı’na katılmak üzere Rusya ve