70’li yılların başında birisi çıkıp müziğin günün birinde seyredilerek dinleneceğini söylese, adama güler geçerlerdi.
Artık videosu olmayan parça, bilinmezlik deryasında kaybolup gidiyor.
Bu alanda ilk olarak kabul edilen video klip 78 tarihli, Queen’den “Bohemian Rhapsody” oldu.
Bakıyorum da gerçekten kaliteli, sinematografik videolar çekiliyor. Son günlerin iyilerinden seçtiklerim:
Foo Fighters-Run: Her zaman iyi klipler yapar Foo Fighters. Frontman Dave Grohl her klipte makyaj, maske şekil değiştirir. Böyle bir olay bu klipte de var. Yırtıcı, sert bir müzikle sınırları aşan bakım yurdu sakinleri.
Roger Waters-The Last Refugee: “The Last Refugee” albümden gelen ilk video klip. Hüzünlü, denizlerde yaşamını kaybeden mülteci çocuklar anılıyor. Bir anne elinde çocuğundan geriye kalan bez bebekle dans ediyor, denize yürüyor.
Muse-Dig Down: Distopik, fütürist bir senaryo ve Muse en karanlık müziğiyle onca aksiyonun üstüne yayılıyor. Boş bir hangardaki aksiyon koreografisi birinci sınıf.
Sia-Free Me: Sia’yı pop kanalında son yıllarda tek geçiyorum. Başrolde Zoe Saldana ile AIDS’in biteceğini söyleyen anlamlı, kırılgan bir video. Sia ve Saldana’nın zarif dansı izlenmeli.
Radiohead- I Promise: Şehiriçi sefer yapan bir otobüsün penceresinden boş gözlerle bakan bir yüz. Pencereden gözüken sokaklarda aynı boşlukta akan bir hayat. Klibin sonunda otobüsteki kafanın ne olduğunu anlıyoruz.
Royal Blood-Lights Out: Brighton’lı rock ikilisinden bomba gibi bir parça daha. İki yeni klip daha var gruptan “Lights Out” göze en hitap edeni.
Lorde-Soeber: Hafif arıza kızlardan Lorde yeni albümünden önce 3 single yayımladı. ”Soeber“ en iyisi konulu bir klip değil ama bodrum katı bir lokalde akustik, içten bir şekilde söylüyor bu güzel şarkıyı.
Roger Waters’ın meselesi!
Roger Waters, 24 yıl sonra ilk solo albümünü çıkardı. İyi ki var ve iyi ki hala üretiyor.
Müzikalite kulaklarımızın pasını, sözlerse ruhumuzun uyuşukluğunu giderdi.
Şu bir kere kesin 72 yaşında dünyanın en öfkeli, en başkaldıran müzisyeni Roger Baba.
Albümün daha adı “İstediğimiz hayat gerçekten bu mu?” sorusuna bolca yanıt var şarkılarda.
Dünyanın bugünkü durumu üzerine mültecilerin dünyasını (The Last Refugee), çevre sorunlarını, Trump’ın varlığını (Picture That), yıkılan Amerikan rüyasını(Broken Bones), terörizmin psikopatisini(Smell The Roses), “Tanrı veya dron olsaydım ne yapardım” sorularını (Deja Vu) şarkılarında hala “mesele” yapıyor.
En son konserlerinde “Pigs-Domuzlar” şarkısı eşliğinde arka plana Trump’ı aşağılayıcı karikatürize resimlerle yansıttı.
Albümdeki “Picture That” bu konuda oldukça sert giriyor topa “beyinsiz bir lider hayal edin” diyor.
Devam ediyor “Guantanamo’da olmak ister misiniz?/ Böbreklerimi satın, karaciğerimi satın.”
Albümün genel havası Waters’ın solo albümleri “Radio Chaos”, “Amused To Death” fakat en çok Pink Floyd uzantısı şeklinde devam ediyor.
“Meddle”, “Animals” “The Wall” hepsinden biraz var.
“Wish You Were Here” kafasında radyo konuşmalarıyla açılan, kendi kendine konuşmalarla devam eden parçalar var.
Yapımcı olarak Radiohead ve Beck’in başarılarında önemli bir rol oynamış olan Nigel Rodrich kesin onanmaz bir Pink Floyd hastası olmalı.
Grup bir araya gelse bundan belki bir tık daha üstüne koyabilirdi.
O da David Gilmour dehası olabilirdi.
Yaylılar arka planda dramatik atmosferi müthiş destekliyor.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024