Tom Petty’yi Philips marka kasetçalarımda döndürdüğüm ‘Full Moon Fever’ kasediyle tanıdım. ‘Free Falling’ parçasının ilk yayımlandığı albümdü. Muhteşem 12 şarkının hiçbirisi boş değildi. Çok sevdiğim ‘A Face in The Crowd’, ‘I Won’t Back Down’, ‘Runnin Down A Dream’, ‘Love is A Long Road’ kariyerinde en çok çaldığı şarkılar oldu. Benim kaset sonunda çok çalınmaktan kopup gitmişti.
Geçen günlerde 66 yaşında kalp krizinden aramızdan ayrılırken, lapiska saçları, solgun yüzü, baygın bakışları, zayıf fiziği, ceviz yerleştirilmiş gibi duran alt çenesiyle country/rock türünün çok özel bir gitaristi ve solisti olarak hep hatırlanacak. Grubu The Heartbreakers’la 40. yıl turnesini yapıyordu. 80 konserlik dev bir turne programını bitirmek üzereydi. Büyük bir tesadüf sonucu, Las Vegas katliamından 1 gün önce aynı sahnede konser vermişler. The Heartbreakers grubuyla 1976’dan bu yana çalan Petty, 13. stüdyo albümlerini 2014 yılında yayımladı: ‘The Hypnotic Eye’...
1988’de Bob Dylan’la ‘The Traveling Wilburys’ grubunu kurdular. Diğer elemanlar George Harrison, Ray Orbison ve Jeff Lynn oldu. Bu süper topluluk, iki albüm ve üç turne sonrası dağıldı.
Hollywood’un asi yönetmenlerinden Peter Bognadovich ‘Runnin Down A Dream’ adlı belgeselle Petty ve The Heartbreakers’ın uzun kariyerlerini anlattı.
Sokaktan gelen şarkıcı Benjamin Clementine
Benjamin Clementine, adını ilk kez İngilizlerin geleneksel ‘Mercury’ ödülünü en iyi şarkıcı olarak 2015’te kazandığında duyurdu. Mercury ödülleri öyle sıradan değildir. Bakmayın bol şovlu, bol renkli bir ödül töreni olmadığından gölgede kaldığına... Müziğin kalbinden çıkan bir ödüldür... Clementine, çıplak ayakla piyanosunun başına geçen bir müzisyen. Onu ilk ‘Condolence’ şarkısıyla keşfettim. Uzun bir piyano introsu sonrası, tüyleri diken diken eden yorumunu duyunca şaşırdım. Onda bir Nino Simone, bir Jacques Brel yorumu hissettim. İçten, yürekten, karından gelen ruhu duydum sesinde... Sonra tüm albümünün peşine düştüm, ‘At Least For Now’ adlı, 2014 yılından ilk albümüydü. Aynı ruhu çağrıştıran ‘Cornerstone’, ‘London’, ‘Winston Churchill’s Boy’, ‘Adios’ gibi parçalarla karşılaştım.
Kendisini, şair, besteci, piyanist ve şarkıcı olarak tanımlıyor. Ganalı bir ailenin beş çocuğundan en küçüğü olarak Londra’da dünyaya geliyor. 6 yaşında piyanoya âşık oluyor. Okulda, o yaşlarda başka bir arkadaşında gördüğü oyuncak piyano hayatını değiştiriyor.
16’sında evi ve okulu terk ediyor. Hukuk okumasını isteyen, dindar ailesinden kaçıyor. 18’inde Paris’e gidiyor 5 yıl yaşıyor. Sokaklarda yatıyor, metro istasyonlarında, barlarda, yaş günü partilerinde, trenlerde müzik yapıyor. Keşfi de böyle oluyor. Şu an Spotify’da en fazla dinlenen şarkıcılardan. En çok etkilendiği şarkıcılar Anthony and the Johnsons ve Nino Simone oluyor. Fransız avant garde besteci Eric Satie, şairler arasında William Blake, TS Elliot, Carol Ann Duffy ilham kaynakları... “Ben şarkıcı olduğumu düşünmüyorum, ben sadece dışavurumcu bir sanatçıyım” diyor. “Dinleyicinin beni keşfetmesi zaman alıyor, benim şarkı söylemediğimi, düşüncelerimi aktardığımı anlamaları zaman alıyor” diyor.
İkinci albümü ‘I Tell A Fly’ içine girilmesi zor, oldukça uçuk şarkılarla dolu. Eleştirmenlerin avant garde olarak tanımladıkları albümde ters akorlar, ilginç koral vokaller, aniden değişen ses tonları, elektronik tınılar hâkim. Benjamine’in müziğe ne kadar farklı yönlerden baktığını ortaya koyuyor. Siz gene onu ilk albümü ‘At Least For Now’la keşfedin...
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024