Geçtiğimiz haftaki yazımda bağışıklığımızın düştüğüne işaret gösteren, bizi önceden uyaran aft, uçuk, arpacık oluşumlarına dikkatinizi çekmiştim. Tamam da o zaman bu durumda bağışıklığımızı yükseltmek için ne yapmalıyız diye bir soru aklınıza gelebilir. İşte şimdi de bağışıklığımızı nasıl zinde tutmalıyız ona bir göz atalım.
Sonbahar ve kış, grip vakaları artacak
Pandemi döneminde vazgeçilmezimiz olan maskeleri bıraktığımız şu günlerde damlacıkla bulaşan üst solunum yolu hastalıkları giderek artıyor. Biz bu maskelerle koronavirüsten korunduğumuz gibi diğer virüs ve bakterilerle olan enfeksiyonlardan da korunmuş oluyorduk. Ancak hal böyle olunca daha önceki dönemlerde ufak ufak mikroplarla karşılaşıp onlara direnç geliştiren bağışıklık sistemimiz de idmansız kaldı. Nasıl ki son derece steril, mikropsuz bir ortamda izole bir şekilde yaşayan bir kişi normal hayata çıktığında herhangi biri için hiç belirti verdirmeyecek bir mikropla karşılaştığında bariz hasta oluyorsa maskeler ve dezenfektanlarla oluşan steril bir ortamdan çıkış da benzeri bir akıbete dönüşebilir.
Havanın soğumasıyla beraber insanlar açık alanlardan kapalı yerlere parklardan, bahçelerden, teraslardan kapalı ortamlara geçmeye başladı. Bu durum da insanların bir araya gelmesiyle birlikte damlacık yoluyla bulaşan bu hastalıkların kolayca yayılmasına yol açıyor. Bu tür bulaş yolunu engellemek için insanların mümkün olduğunca toplu halde bulunmamasını, açık alanları tercih etmesini ya da kapalı alanda iseler de sık sık bulundukları yeri havalandırmalarını tavsiye ederiz. Tabi bu sefer de soğuk hava yüzünden üşütmemeye de dikkat etmek gerekir.
Uyku ve beslenme
Öncelikle vücudunuzun iyice dinlenebileceği güzel bir uyku gerekir. Uyku süresinde salgılanan hormonlar metabolizmada farklı konularda birçok işe yaramasının yanı sıra bağışıklık için de çok değerlidir. Stres ve toksinlerden iyi bir şekilde arınmak için kaliteli bir uyku şarttır. Sağlıklı yaşam kurallarına uymak üzere tütün ürünlerinden uzak durmak da son derece önemli elbette.
Ayrıca dengeli ve doğru beslenmek proteini, vitamini, minerali ve antioksidanları gereği gibi tüketmek de bağışıklıkta son derecede önemli. Gelin bunlardan birkaçına beraber bir göz atalım.
C vitamini
Bağışıklığımızı düzenlemede son derece önemli olan B ve T lenfositlerinin farklılaşmasına ve çoğalmasına destek olarak hem humoral hem de hücresel bağışıklık yanıtını düzenler. Yapılan bilimsel çalışmalarda C vitamininin takviyesinden sonra enfeksiyonun kandaki belirteçlerinden CRP ve IL-6 düzeylerinin önemli ölçüde azaldığı gösterilmiş. C vitamini vücutta üretilemediği için besinler yoluyla alınmalıdır. Turunçgiller, kivi, taze yeşil ve kırmızı biber, karalahana, maydanoz, karnabahar, ıspanak gibi meyve ve sebzeler C vitamini kaynaklarıdır.
D vitamini ve kuersetin
Önemi pandemi döneminde çok daha iyi anlaşılan D vitamini birçok yararlı etkisinin yanı sıra bağışıklık konusunda ön plana çıktı. D vitamini düşük olan vakaların koronavirüsü daha ağır geçirdiği gözlendi. Yağda eriyen vitaminlerden olan D vitamininin depolanma özelliği dolayısıyla dikkatli tüketilmesi gerekiyor. Güneş altında ciltte üretilen bu vitamini kış aylarında takviye alarak dengelemek gerekiyor. Özellikle koronavirüste etkisi gösterilmiş. Virüsün hücreye girişini, çoğalmasını, enfeksiyonun akciğere inmesini engellemede yardımcı. Ayrıca koronavirüs enfeksiyonlarında o çok korktuğumuz sitokin fırtınasını yani bağışıklık hücrelerinin sapıtıp akciğere saldırmasını önlemede bize yardımcı kuvetli bir antioksidan. En çok kırmızı soğanda bulunuyor. Bunun yanı sıra elma, yaban mersini, yeşil çay, kapari, kıvırcık lahana, pırasa, brokoli de kuersetin içeriyor.
Mikrobiyota ve çinko
İyi bir bağışıklık için bağırsaktaki dost bakteriler de önemlidir. Lahana turşusu, yoğurt ve kefir gibi fermente gıdalar iyi bakteri (probiyotik) içeren gıdalardır. Bağışıklıkta önemli bir antioksidandır. T lenfositlerin olgunlaşma süreci içinde çinko mineraline ihtiyaç vardır. Hem hastalığı geçirmeden önce bizi korumaya yönelik yardımcı olur. Hem hastalık sırasında T lenfositlerinin de bizi korumasını hastalığı iyi tanıyıp bağışıklığı kazanarak bir daha ki enfeksiyona karşı daha güçlü ve hazırlıklı olmamızı sağlar. Çinko, boğaz bölümünün iç dokusuna tutunma kabiliyetine sahiptir, bu bölgeye tutunarak lokal olarak da etkinlik gösterebilir. Çalışmalar pastil olarak hazırlanmış formüllerin boğaz enfeksiyonlarının tedavisine destek olduğunu göstermiş. Çinkonun bulunduğu bazı yiyecekler arasında hindi eti, kabak çekirdeği, bezelye, kakao, susam, yumurta, ıspanak, pazı ve rokayı sayabiliriz.