1990’lı yıllarda 43 ya da 50 yaşlarında olan kadınların ciltleri ve vücutları, günümüz kadınlarına göre nasıldı hiç düşündünüz mü ?
İki döneme ait ciltler arasındaki en önemli farkı, cildin dokusundaki dönemsel değişimine bakarak anlayabiliriz.
Dermatolojik açıdan cildin yaşını belirleyen en önemli faktör cildin epidermis ve dermis yapısıdır. Epidermis ilk görüşte gözümüze çarpan en üst tabakadır, bu tabaka bize cildin mat ya da parlak veya lekeli ya da kızarık, gözenekleri açık, temiz ya da siyah noktalı veya yağlı gibi özelliklerini gösterir. Dermis tabakası ise, epidermis tabakasının altındadır, iki parmak arasında sıkıştırdığımız cilt dermise ait bilgi verebilir. Sıkı ve sarkması az ciltler parmaklar arasına kolay gelmez, çoğumuz bilir bir çocuk cildinden makas almak zordur. Kolajenden zengin ve son derece sıkıdır dermis.
Bir dermatolog olarak epidermisi nemsiz, gözenekleri genişlemiş ve lekeli olarak değerlendirdiğim zaman ilk olarak güneş hasarını düşünürüm. 1990’lı yıllarda 30-40 yaşlarında olan kadınlar, belki çocuklarına az da olsa güneş koruyucu sürmeye başlamışlardı. Ancak kendilerinin gençliği hatta benim de çok kısa bir dönemim vücudumuza ya cola, havuç
Herkes Bu Soruyu Soruyor !
Sevgili Pembenar okuyucuları, sizin de dikkatinizi çekmiştir. Son günlerde tüm dünya onları konuşuyor. Super Bowl’daki muhteşem performansları ve olağanüstü şovları hala akıllarda. Evet, Jennifer Lopez ve Shakira’dan bahsediyorum. Her iki Latin sanatçı da benim favorimdir. Fiziksel olarak nasıl bu kadar iyi görünüyorlar hiç düşündünüz mü? Elbette, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve disiplinli bir hayat en önemli bileşenler.
Peki ya ciltleri ? Bir dermatolog olarak değerlendirecek olursam, 43 yaşındaki Shakira’nın yaşına göre cildini iyi buluyorum. Hareketli yaşamının, sık kilo alıp vermemesinin ona avantaj sağladığı aşikar. Ancak son bir iki yılda yanaklarındaki yumuşamanın sarkmaya meyil yarattığını ve akordiyon çizgilerinin başladığını görüyorum.
Oysa Jennifer Lopez tam bir efsane, 50 yaş ya menapozda ya da premenapozda olunan bir yaştır ve onun yüz ovali keskin, hatları çok belirgin. Lopez, sürekli spor yapan kilo kontrolü olan birisi ve bence yüzü yediklerinden genetik olarak da etkilenmiyor, avantajlı. Shakira’yı bir tık daha fazla tutan biri olarak Jennifer Lopez ile kıyasladığımda, 50 yaşına gelince Shakira’nın aynı avantaja
DEKOLTE BÖLGENİZİ İHMAL ETMEYİN
Dekoltemiz, yüzümüz gibi her daim, çevresel etkilere özellikle de güneşe maruz kalır. Bu nedenle yüzümüze yaptığımız bakımların bu bölgeye de yapılması gerçek anlamda kendimizle ilgilendiğimizin ve cildimizi önemsediğimizin göstergesidir.
Bir dermatolog olarak boyun cildini değerlendirirken birçok kritere bakıyorum. Cildin yaşı, kuru olup olmadığı, boyun kırışıklarının ne oranda aktif yani görünür olup olmadığı, boynun en üst tabakasındaki lekeler veya kılcal damarların varlığı (yani güneş hasarı) son olarak da eklemli yapısına uygun olarak yatay çizgilenmelerin derin olup olmayışı. Tüm bu saydıklarımın klinik ortamda tedavilerine ek olarak kişinin evde kullanabileceği ürünleri belirleyerek gerekirse yüz anti-aging yaklaşımda olduğu gibi küçük bir check-up sonrası ağızdan alınabilecek gıda takviyelerini belirliyorum.
Dekolte cildinin yaşlanmasındaki en önemli etken güneş hasarı, ikincisi ise yatış biçimine bağlı gelişen yatak (baskı-preslenecek) çizgileridir. Özellikle dekolte cildinin en üst tabakasındaki güneş hasarını gideren tedaviler sayesinde büyük ölçüde gençleşme etkisi görmek mümkün. Bu tedavilerin başında çok yeni bir işlem
Değerli okuyucularım, bir çok hemcinsimin ortak sorunu güneş hasarı, yaşlanma, yatış biçimi gibi pek çok nedenden dolayı boyunda oluşan deformasyonlar. Bilinenin aksine, artık bu sorunun çözümü hiç de imkansız değil. Teknolojide yaşanan gelişmeler sağlık, güzellik ve anti-aging alanında da her geçen gün yeni ve güzel haberler vermemize vesile oluyor.
Öncelikle boyundan bahsedeyim. Çene kemiğine boylu boyunca yapışık olan platisma isimli kas, adeta boyunluk gibi tüm boyun cildi boyunca aşağıya doğru inerek dekoltenin başlangıcını oluşturan köprücük kemiğine yapışık olarak bulunur. Bu kas yerçekimine paralel davranarak yüzün zamanla aşağı sarkmasına da neden olur.
Evde uygulayacağınız boyun bakımları bir yere kadar deformasyonu geciktirmeye katkıda bulunur. Mesela, öncelikle temel olarak her duş sonrası sevdiğimiz bir yağ ile bebe yağı da olabilir, boyun ve dekolte cildimizi hafifçe yağlamak oldukça etkilidir. Yüzümüze sürdüğümüz ürünleri, güneş koruyucu da dahil, boynumuza da sürebiliriz. Ayrıca hasar derecesine göre, boyun için özel üretilmiş krem ve serumlara da başlayabiliriz. Bu ürünler genellikle peptid, büyüme faktörü veya DMEA isimli sıkılaştırıcı özellikte
Özellikle biz kadınlar folik asiti, hamilelik döneminde ilk üç ayda, hatta kadın doğum doktorumuza hamile kalmayı düşündüğümüzü söylediğimizde kullanmaya başlatıldığımız bir vitamin olarak biliyoruz. Folik asit aslında B grubu bir vitamindir. B grubu vitaminler arasında en önemlilerinden birisidir. Çünkü görevi çok ciddidir. Hücrelerin üretim aşamalarında folik asite ihtiyaç vardır. Hamilelik hücresel üretimin en fazla olduğu dönemdir. Özellikle bebeğin omurgasının tamamlanması ve üzerini örten cildin de tamamlanması için folik asite ihtiyaç vardır. Nöral tüp defekti olarak bilinen omurganın kapanma kusuruna bağlı olarak ortaya çıkan hastalığı folik asit alımı sayesinde engelleyebiliyoruz.
Vücudumuzun diğer önemli bir yapısı da sinirlerdir. Sinirleri, ancak birşeyi cildimiz ile hissederken yani dokunma, ağrı, sıcaklık, soğukluk hissi gibi temaslar sırasında hatırlarız ve varlığını anlarız. Sinirler tüm bilgileri ileten uyarı sistemidir. Beyin ile ilişkili ve omurgamızdan kökler halinde sağlı sollu çıkarlar tüm cilde yayılarak parmak ucuna kadar uzanırlar. Ne yazık ki sinir kesildiği zaman çok zor ve uzun zamanda iyileşir. İyileşme sırasında da myelin kılıfı denilen kılıfın
Özellikle 40’lı yaşlardan sonra kadınların yüz ovali dediğimiz çene hattında yumuşama başlamakta, boyunda gevşeme ve çizgilenmeler ile hafif bir gıdı ortaya çıkmaktadır. Dudak kenarlarındaki ciltte dalgalı bir görünüm ve gevşeme, yine dudak çevresinde ince çizgilenmeler (sigara içsin veya içmesin) belirmektedir. Cildin yaşlanmasında iki önemli etkenden söz edebiliriz.
İç ve Dış etkenler
İç etkenlerden en başta geleni strestir. Öyle ki, vücudumuzun doğal kortizon üretimini olumsuz yönde etkileyerek bazen sivilce çıkarmamıza, bazen şişkinlik (ödem) sorunu yaşamamıza, hatta kabızlık, saç dökülmesi, egzema, uçuk gibi birçok soruna neden olur.
Dış etkenler ise en az iç faktörler kadar önemlidir. Aktif veya pasif sigara içiciliği, beslenme kalitesi (organik besin- gerçekliği), uyku düzeni, düzenli mide-barsak sistemi (beslenme ve içsel), hava kirliliği, Ultraviyole ışınları gibi birçok sebep sayılabilir. Kaldı ki ultraviyole ışınları tüm etkenlere bedeldir. Ultraviyole bir radyasyondur ve inanılmaz yaşlandırıcı etkilere sahiptir. Birçok dermatoloji literatüründe malign melanom ve diğer cilt kanserlerinin ilk nedenidir. Hava kirliliğinin de cildimiz üzerindeki deformasyonu
İster erkek, ister kadın hepimizin ortak sıkıntısı spor ya da diyetle kurtulamadığımız fazlalıkları deniz mevsimi gelince nasıl saklayacağımız. Kısa zaman içinde gözle görülür bir değişiklik olmayacağını düşünüyoruz, aslında yanılıyoruz. Kişinin vücut yapısına ve bölgesel fazlalıkların oranına göre ameliyatsız çözümler kısa bir süre içinde olumlu sonuçlar verebiliyor. Tek bir yöntemin yeterli olmadığı durumlarda ise, farklı teknoloji ve tedavilerin kombine edilmesi söz konusu.
Bu durumlarda, bölgesel incelme ve bölgesel zayıflama konusunda tecrübe sahibi hekimlerin görüşü alınarak kombine bakımların yararlı olacağını kendisinde de deneyimlemiş bir doktor olarak öneriyorum. Bölgesel inceleme ve zayıflama multidisipliner bir iştir. Çünkü tek başına diyet ile ya da tek başına spor ile hatta tek başına cihaz uygulaması ile sonuç alınamayabiliyor ki bu konu hep güncelliğini koruyor.
Bölgesel zayıflama ve incelme için ameliyatlı çözümlerin başında liposuction gelir. Ameliyatsız çözüm arıyorsak teknolojik estetik sektöründe birçok cihaz ve yöntem vardır. Peki kendimize uygun olanı nasıl seçebiliriz? Bu sorunun cevabı için bu yazıyı kaleme aldım.
AMELİYATSIZ BÖLGESEL ZAYIFLAMA VE
Kilolu ya da zayıf farketmeksizin kadınların önemli bir problemi olan Selüliti, tek bir tedavi yöntemi ile çözmek ne yazık ki mümkün değil. Öncelikle selülitin tanımı ile tedavisi arasında doğrudan ilişki kurmak gerek. Selülit, cildin hemen altındaki cilt altı yağ dokusunun, yukarısındaki gevşemiş olan bağ dokusuna doğru çıkıntılar şeklinde yağ toplanmaları sonucunda oluşan; kapitone düzensiz bir doku görünümüdür. Hormonal sebepler, dolaşım kusurları, dolaşımı etkileyen kötü beslenme (sigara, tuzlu, şekerli besinler), hareketsizlik, doğru kas gruplarının çalıştırılmaması, bölgesel yağlanmanın baskısı (basende fazlalık), cildin bağ dokusunun yaş ilerlemesiyle ve uyarı eksikliği nedeniyle gevşemesi gibi nedenler selülite neden olurlar. Aslında bebeklerde bile karşılaşılan selülit cildin bağ dokusunun yumuşaklığının sonucudur ve zamanla düzelir. Ancak ergenliğin başlamasıyla birlikte hormonların hızla artışı selülitin oluşumuna zemin hazırlar. Bu dönemde spor alışkanlığı olan kişilerde selülit yerleşmez ve iyileşir. Ancak tam tersi hareketi az olan ve kilo almaya başlayan ergenlerde ise selülit yerleşir. Bu durumda selülitin aslında yaş ile de ilgisi olmadığını belirtmekte fayda